10

1.7K 230 86
                                    


Rahat bir yatak, her an banyo yapabileceği bir küvet ve eskisi gibi sadece ona ait olan bir oda. Sehun yüzünde ki gülümsemeyle yatakta uzanırken eski halini ne kadar özlediğini yeni fark etti. Bir süre sonra o yaşama o kadar çok alışmıştı ki, sanki tüm bu daha önceki hayatında olan şeyler yabancıymış gibi hissetmeye başlamıştı.

Şimdi birer hayal gibi gelse de bunların hepsi gerçekti. Kaldıkları bölgenin yakın bir şehrinde ki Qarth da bulunan zengin bir lord onları kendi kalesinde ağırlamak istemişti. Yani Suho'nun anlattığı buydu. Ama Sehun asıl amacın kulaktan kulağa yayılan ejderhaları yakından görmek istedikleri için davet edildikleri biliyordu. Suho şimdiden birçok müttefik arayışına girmişti ve sırada ki hedefte, şu an kalesinde kaldıkları Daxos ve şehirde ki tüm zengin prens ve lordlardı.

Qarth şehri dışarıdan insanı hayranlık uyandıracak kadar gösterişli ve her yerinden ben zenginim, diye bağıran lordların ev sahipliğini yapıyordu. Liman kenti olması ticaretin her daim canlı olmasını sağlıyor ve bundan çok büyük gelirler elde ediyorlardı. Sehun ilk kez adımını bastığında buraya, kendini bir an için yabani gibi hissetmekten alıkoyamamıştı.

Yavrularda yeni ortamı önce bir garipseseler de kısa sürede alışmışlar ve sahipleri gibi burayı baya sevmişe benziyorlardı. Ato yatağın üstünde her zaman ki yemekten sonra uyuklarken, Jongin büyük bir merakla odayı geziyor ve Kai de artık kanatların işlevini çözerek çok yükseklere olmasa da kendi çapında oda da uçuyor ardından da dikkatini bir şey çektiğinde de onla uğraşıyordu. Mesela, terasa bakan pencerelerinin üstünde ki uzun ve boncuklu perdeler küçük ejderhanın çok ilgisini çekmiş olacak ki kaç dakikadır onlarla oynamaktan vazgeçmiyordu.

Sehun uzandığı yataktan Ato'yu rahatsız etmemeye çalışarak dikkatlice kalktı ve odanın içinden başka odaya bağladığı kısa koridordan geçerek büyük, mavi taştan yapılmış büyük havuza doğru gitti. Bir süredir doldurmaya çalıştığı suyun sıcaklığını kontrol etti. Hala tam olarak istediği kıvama gelmese de yardımcıları uğraştırmak istemediğinden direkt üstündekileri çıkarmaya başladı. Yere düşen kıyafetleri umursamadan önce bir bacağını ardından diğer bacağını da suya sokarak yavaşça içinde uzandı. Onunla beraber su hafifçe taşarak havuzda küçük bir dalganın oluşmasına neden olmuştu. Kendi terasında ki havuzdan bile daha büyük ve daha ihtişamlı duruyordu. Ona kalsa akşama kadar burada öylece uzanabilirdi ama önce Suho ardından da akşam yemeğini organizasyon eden diğer zengin lordlar buna asla izin vermezdi. Bir an da aklına gelen bir şarkı dizisinin ritmini tutturarak keyifle kısık sesle mırıldanmaya başladı. Gözlerini yumuyor ve zamanını en iyi şekilde değerlendiriyordu. Kulağında sanki o alıştığı ezgilerin notaları çalıyormuş gibi yüzünde bir gülümseme hakimdi.

On ya da yirmi dakika daha bu huzurlu ortam sürerken duyduğu ayak sesleriyle kirpiklerini aralayarak karşı duvarı izlemeye başladı. Boş olan banyo, suyun sıcaklığıyla buharla kaplanmıştı ama yine de göz gözü görüyordu. Nitekim içeriye giren Suho'yu da gayet net bir şekilde görmüştü.

"Ben de huzurumun ne zaman kaçacağını merakla bekliyordum," diye söylendi Sehun. Sesi hafif yankı yapmıştı.

"Bu şeref her zamanki gibi bana ait, bilirsin pek severim," dedi Suho da oyunbaz bir ifadeyle. Üstünde ki her zamanın aksine rahat kıyafetlerle daha da içeriye girdi. Küvete arkadan yaklaşmış ve soğuk parmaklarını, uzanmış Sehun'un omuzlarına yerleştirmişti. Bir an için hissettiği soğuklukla titredi genç olan. Parmaklar hafif masaj yaparak önce omuzlardan ardından da biri boyna çıkmış diğeri de kola doğru inmişti. Umursamadı ve gevşemeye çalışırken bu sefer ensesinde hissettiği sıcak nefes ile kas katı kesilmişti. Kalbi hızlanmaya başlarken nefesini tuttu. Dışarıdan bir mermer gibi ifadesiz görünüyordu. Suho'nun dolgun dudakları, beyaz ve ıslak enseye temas ederek ufak bir öpücük kondurdu. Sehun huylanarak boynunu oynatsa da Suho yüzünden pek bunu başaramadı. Omzunda da bir öpücük hissetmiş ardından Suho geniş omza çenesini yaslamıştı. Kardeşinin o berrak, lavantayı andıran kokusunu seviyordu.

Fire and Blood // sekaiWhere stories live. Discover now