30

1.3K 179 187
                                    


Kapı gıcırdayarak açıldığında, gözlerimi okuduğum kitaptan ayırmış ve bakışlarımdaki usanmış ifadeyi gelen kişiye direkt göstermeye çalışmıştım. Ne yazık ki Jongin bunu aldırış etmek yerine elindeki yemek tepsisiyle beraber yüzündeki sıcak gülümsemesiyle yatağıma doğru yaklaştı. Her ne kadar aşağıya inip onlarla beraber yemek istesem de bunu kabul etmemiş ve benim yataktan çıkmamı bile yasaklamıştı. Bunda beni kontrol etmek için gelen cüce doktorun payı da oldukça büyüktü aslında. İyi hissettiğimi söylesem de bunu inandırmak sandığımdan daha zordu, özellikle de Jongin için.

"Yüzün daha canlı görünüyorsun," dedi bakışları yüzümde biraz daha uzun kalırken. Sabah nasıl göründüğüme dair bir fikrim olmasa da acının her bir parçasını sanki hala hissedebiliyordum. Beni rahatsız etmeyecek şekilde yatağa oturdu ve elindeki tepsiyi kucağına yerleştirdi. Kâsede ki sıcak çorbanın buharı dışarıdan bile belli olurken karasız bir şekilde kaşlarımı kaldırdım. "Yemeği kim yaptı?"

Sırıtarak kaşığı çorbaya daldırdı. "Ben demek isterdim ama Chen kendisi senin için özel çorba yapmak istedi."

Gözlerime yansıyan korkuyu çok net bir şekilde göstererek uzatılan kaşıktan kaçarak geriye doğru çekildiğimde, Jongin ne olduğunu anlamadığı belli eden bir ifadeyle kaşlarını kaldırsa da aklına gelen anıyla dudaklarından ufak bir kahkaha çıkmıştı.

"Merak etme malzemeleri koyarken yanındaydım, tamamen hepsi güvenilir."

"Sana güvenebilir miyim ki?"

Jongin oyunbaz bir ifadeyle göz kırptığında, bir an için duraksamak zorunda kaldım. "Bunu sormuş olman bile kalbimi kırdı Lordum."

Kaşığı birkaç kere üfleyip çok sıcak olmadığından emin olduktan sonra bana uzattı, bu sefer ağzımı açarak kabul ettiğimde dudaklarının kendinden gurur duyduğunu belli eden bir gülümsemeyle kıvrılmasına neden oldu. Birkaç kere daha kaşığı kabul edip yutkunduktan sonra kendimin de yapabileceğimi söylesem de Jongin bunu da reddetmişti. Bana yemek yedirtmekten garip bir şekilde memnunmuş gibi görünüyordu, aynı benim eskiden onları beslemekten hoşlandığım gibi. Tek fark o zamanlar kendileri doğru düzgün yiyemeyecek kadar küçük olmalarıydı ve bu durum hiçte garip görünmüyordu.

Tabak boşalana kadar hiç usanmadan kaşığı ağzıma götürdükten sonra tepsiyi yatağın yanında bulunan küçük masaya yerleştirdi. Doğruyu söylemek gerekirse çorba beklediğimden daha lezzetliydi ama yine de içinde tam olarak neler olduğunu bilmediğim için hala şüpheyle yaklaşan bir tarafım vardı.

"Jongin, artık gerçekten iyiyim." Ses tonum diğerlerine göre bu sefer biraz daha öz güvenli çıkmıştı.

Kahve gözleri kucağımdaki açık kalmış kitapta takılı kaldığında, söylediğimi duymamış gibi yaparak "Kitap mı okuyordun?" diye sordu. Tekrar başa dönmek istemediğini belli eden tavrı beni deli etse de bu konu hakkında tekrar bir şey söylemedim. Jongin'i bu tarafıyla ilk kez tanışıyordum, bu kadar inatçı olabileceği benim içinde beklenmedikti. Onun yerine burnumdan küçük bir homurdanma çıkarttım ve tekrar yastığıma yasladım.

"Okumam için Wendy verdi." Verirken de yüzündeki manidar gülümseyişinin anlamını, kitabın kapağındaki ismi görünce anlamıştım. Ejderhanı nasıl eğitirsin?

"O zaman benim yokluğumda onu bitir, ben gelince nasıl bir kitapmış anlatırsın."

"Yokluğunda?"

Bakışlarını kaçırdığında kaşlarımı çattım. Ben farkına bile varmadan ortamın havası bir anda değişmişti. Dik bakışlarım üzerine kilitlediğinde rahatsızca oturduğu yerde kıpırdandı.

Fire and Blood // sekaiWhere stories live. Discover now