15

1.5K 235 77
                                    


Değişime ayak uydurmak zordur. Hele ki getireceği bilinmezlik insanların korkmasını sağlar. Sehun da korkmuştu, en başından beri. Fakat bu korkunun yanında getirdiği heyecanlar küçükken kitaplarda okuduğu masallara benzetiyordu. Hani şu sürekli iyilerin kazanıp kötülerin kaybettiği olan masallar. İstemsiz başkarakteri kendi olarak hayal ediyor ve tüm dünya ile savaşıyordu. İyi bir asker, iyi bir eş, hatta iyi bir baba oluyordu.

Peki, gerçekten de masallardaki iyi olan mıydı? Yoksa iyi gibi davranıp asıl kötü olan mı?

£


Kai, ikisini de evden çıkarıp bambaşka bir yere getirdiğinde tedirgindi. Hava gittikçe soğuyordu ve üstündeki örgülü yelek bile bu soğuğu engelleyemiyordu. Birkaç adımla Sehun'un önüne geçmişti. Buraya gelirken hiçbir şey sormamıştı ve şimdi de sormayı düşünmüyordu. Belki de kalbindeki ufak kırıklar dilini bağlıyor, ağzını açmasına bile engel oluyordu.

Kai, daha önce Jongin'in yaptığı gibi ıslık çaldığında kaşlarını çatıp, yine Ato'nun gelmesini bekledi. Fakat gökyüzünde parlayan zümrüt yeşilinde ki bir ejderha, prensi oldukça sersemletmişti. İlk tepkisi, "Gerçekten mi?" diye yarı şaşkın bir ses tonuyla sormak olmuştu. "Bizi sınır noktasına yabancı bir ejderhanın üzerinde mi götüreceksin?"

Ato sayesinde buraya gelirken edindiği yaralar geçse de yeni bir tanesini daha istemiyordu. Kai ise tek kaşını kaldırarak ona dönmüş, "En kısa böyle gideriz." demişti sertçe. Fakat Sehun'un hala kararsız olan bakışlarını fark ettiğinde duraksamıştı. Durumu anlamıyormuş gibi bir ifadesi vardı. Kaşlarını aynı onun gibi çattı ve gecenin karanlığına eşlik eden siyah gözleri birer inci gibi parlıyordu. "Ejderhadan korkmadığını biliyoruz?"

Evde ki sessizliği de soruları da arkalarında bırakmışlardı. Jongin sanki itiraz edecekmiş gibi bir hali olsa da Kai'yi gördükten sonra daha çok içine kapanmış ve bir şey söyleyememişti. Diğerleriyle tam anlamıyla veda edecek zamanı bile olmamıştı çünkü ortada dönen ve onları tedirgin eden sorun her neyse çok daha önemli olduğu belliydi. Bencil olmak istemiyordu ama bencil olmaktan kendini alamıyordu.

Kai sınır bölgesine ejderha ile gitmenin daha mantıklı olduğunu düşünmüş olabilirdi fakat asıl nokta gelen Ato değil, bambaşka bir ejderhaydı.

"Yabancı bir ejderha," dedi bezmiş bir ifadeyle anlaması için. Kai yüzüne boş boş baktı. O sırada da ejderha aşağıya inmişti. "Ato bizi asla oraya götürmez." dedi Kai de.

Buraya kadar her şey tamam olsa bile nasıl yabancı bir ejderhanın binicisi olabilirdi ki Sehun? Ejderhalar sadece bağlandıkları hanenin fertlerini binici yaparlar ve öyle kontrol altına alınırlardı.

Kai, Sehun'un homurtularına karşılık sadece derin bir nefes verdi ve önünde duran ejderhanın yanağını okşarken, "Buraya gel," diye mırıldandı. Bir saniye olsa bile duraksasa da merak dolu adımları çoktan onun yanına varmıştı bile. Ne olursa olsun, sanki ona her gel dediğinde sorgusuz sualsiz gidecekmiş gibi olan hissi görmezden gelmeye çalıştı. Kai hiçbir şey söylemeden beyaz ele uzanmış ve kendi elinin aksine baya soğuk olan eli az önce kendi sevdiği yerin yerine koymuştu.

Parmaklarını usulca ayırırken de "Seni kabul etmeyeceği konusunda endişelenmene gerek yok," diye mırıldandı. "Garip bir şekilde onlarla iyi anlaşıyor gibisin."

'Peki, senle?' diye sormak istedi Sehun. Cevabı bilse de bunu gerçekten sormak istedi. Ama yaptığı tek şey, dudaklarını birbirine daha sıkı bastırarak zümrüt rengindeki ejderhayı uysalca sevmek oldu. Ato, Jongin ve hatta Kai onu ürkütmüyordu. Onları sevmekten asla çekinmezdi ama hiç yabancı bir ejderha karşısına geçse ne yapardı diye de düşünmemişti. Eğer kendi dünyasında olsalardı, ejderha ona zarar vermezdi ama kendi dünyasında değil, onların dünyasındaydı ve onların dünyasındaki işler epey farklı yürüyordu. Burada güvenebileceği tek kişi onlardı. Kai bile her ne kadar Sehun'u hatırlamasa da hatta onu sevmese bile, Sehun biliyordu ki, asla ona zarar vermezdi.

Fire and Blood // sekaiWhere stories live. Discover now