43

692 105 54
                                    


Hiç uyanmak istemeyeceği bir rüyanın içindeydi. Sanki bu oda, yatak onlar için yapılmış bir sığınak gibiydi. Burada kimse onlara zarar veremez, kimse onlara ulaşamazdı. Doğan güneş yavaş yavaş yatağın üstüne çıktığında dudaklarında bulunan yorgun ama memnuniyet dolu gülümseme daha da büyüdü ve yanağının altındaki sıcak göğse bir öpücük kondurdu. Bu hareketiyle etrafına sarılan kolların daha çok sıkılaştığını hissettiğinde hafifçe başını kaldırarak Kai'ye baktı. Gözleri kapalı olsa da onunda dudaklarında yumuşak bir gülümseme hakimdi. Yüzü daha önce hiç görmediği kadar sakin ve huzur dolu olması Sehun'un uzanıp dudaklarına öpmesine neden olmuştu. Kısa olmasını planladığı öpücük, Kai'nin de hiç tereddüt etmeden çok yavaş bir şekilde karşılık vermesiyle uzarken midesinin tekrar aynı hisle kasıldığını hissetti.

Tekrar yanağını göğsüne yerleştirdiğinde ise bir süre daha sessizlikle göğsünde bulunan çok hafif tüylerle oynayarak geçirmişti. Güneşin doğuşunu izliyor ve bir yandan da kulağının hemen dibinde atan kalp atışını dinliyordu. Tüm gününü böyle geçirebileceğini düşündü bir an. Bu dağınık yatağı terk etmeden, Kai'nin bedeninden bir an olsun ayrılmadan tüm gününü geçirebilirdi. Hatta eğer yapabilseydi, ömrünün kalan diğer günleri de burada geçirmek isterdi. Kulağa fazla aptal aşık sözleri gibi geliyordu değil mi? Belki de tam olarak öyleydi.

"Neden beni ilk gördüğünde nefret ettin?" Bunu sormak için uygun bir zaman olup olmadığına emin olmasa da bir an için sormak istemişti. Artık bir önemi yoktu ama yine de böyle ansızın içini kemiren sorular çıkıveriyordu ağzından.

Kai'nin derin bir nefes aldığını duydu. Başının üstüne öpücük kondurmuş, "Senden nefret etmedim," demişti boğuk bir sesle. Bu Sehun'un kıkırdamasına sebep olurken tek kaşını kaldırarak ona baktı.

"Hadi amaaa, benden nefret ediyordun ve bunu belli etmekten de geri durmadın."

Kai kirpiklerini yavaşça aralayarak ona baktığında yüzündeki gülümsemeyi bozmadan, "Senden o şekilde nefret etmedim," dedi biraz düzelterek. Parmakları usulca Sehun'un saçlarıyla oynamaya başladığında bakışlarını da oraya odaklamıştı. "İlk karşılaştığımızda bir insanın burada olma fikri beni delirtmişti, bunu kabul ediyorum. O yüzden aklımdaki ilk şey o insanı hemen buradan göndermek ve Ato'ya iyi bir ceza vermekti. Ama bir yandan da kuralımızı çiğneyerek bir insanı buraya getirdiği için de istemeden de olsa merak ediyordum. Kimdi ki bu insan? Ne işi vardı burada? Nasıl hayatta kalmıştı? Ve sonra seni gördüm."

Siyah irisleri kısa bir an için tekrar Sehun'a dokundu ve saçlarıyla oynayan eli artık onun yumuşak beyaz yanağına doğru yöneldi. "Gördüğüm en güzel şeydin," diye mırıldandı büyülü bir sesle. "Ürkekçe karşımda duruyordun ama yine de kendini güçlü göstermek için elinden geleni yapıyordun. Gözlerime dik dik bakarken, gerçekten kendini cesur zannediyor diye düşündüm. Sen o an... karanlıkta parlayan bir mücevher gibiydin ve ilk gördüğüm anda beni kendine çekmeyi başarmıştın. Seni arzuladım. Pembe dudaklarını hareket ettirdiğin her an seni öpmek istedim. Bu yüzden hem kendimden hem de senden nefret ettim. Eğer seni buradan çabuk gönderirsem, bu hastalıktan kurtulurum diye düşündüm. Bana göre bir hastalıktı bu çünkü. İnsan zehrini vücuduma hızlı bir şekilde yayıyordun."

Sehun boğazının kurulduğunu hissederken yutkunmaya çalıştı. Kai den böyle şeyler duymaya hiç alışık olmadığı için ne yapacağını şaşırıyordu. Yanakları da buna tepki olarak hemen kızarmıştı zaten. "Peki... eğer gitmiş olsaydım, bu duygulardan kurtulmuş olur muydun?"

Bu sefer Kai iç çekerek yanağını okşarken, "Bilmiyorum güzelim," dedi çok yumuşak bir sesle. "Ama bunu öğrenmek zorunda kalmadığım için çok mutluyum."

Fire and Blood // sekaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin