26 • part 2

1.5K 203 177
                                    


Bir dilek hakkınız olsa ne dilerdiniz? İmkânsız olsa bile içten içe olmasını umut ettiğiniz bir dilek... Belki gerçekten de iyilik yapmaya bayılan küçük periler etrafta dolanıyor ve kulaklarına fısıldanan bazı istekleri yerine getiriyorlardır.

Ama hayır, Sehun'a bir iyilik perisi yardımcı olmamıştı ve Sehun onların var olduğuna da inanmıyordu. Ya Tanrılar onunla yeni bir oyun oynamaya karar vermişti ya da ilk defa bir cadının ona yardım edeceği tutmuştu. Sehun bunun gerçekleştiğine inanmakta zorlanıyordu. Tüm içgüdüleri tetiğe geçmiş gibi hep bir ağızdan konuşmaya ve ona uyarılarını saymaya başladılar. Bu normal bir durum değildi ama zaten Sehun'un hayatında ne normaldi ki?

Kendi bedenini dışarıdan bir gözle görmek ilginç ve korkutucu olsa bile bunu çabuk atlattı. Tek dizinin üstünü çöktü ve yerde yan yatan kendi bedeninin omzuna dokunarak onu sırt üstü çevirdi. Kaşları havaya kalkarken incelemek için kendine kısa bir süre verdi. Yüzü solgun olsa bile ters giden herhangi bir şey yoktu. Sadece nefes alışları ve verişleri gereğinden fazla yavaşlamıştı ve bu da uzaktan neredeyse ölü gibi görünmesine sebep oluyordu. O zamanla ilgili hatırladığı küçük görüntüler vardı zihninde. Her ne kadar sarhoş olsa bile şamanla ne konuştuğunu net bir şekilde hatırlıyordu. Ve tabii önce başının arkasından başlayarak tüm vücuduna yayılan acıyı da. Sehun birkaç saniye için gözlerini kapatmak zorunda kaldı. Her şey çok fazlaydı. Akıl sağlığını korumak için en azından bir şeylerin gerçekliğinden emin olmalıydı. Bunun bir halüsinasyon olup olmadığı hakkında kendi içinde ciddi bir tartışmaya girerken, gözlerini açtığında hepsinin yok olacağını ve tekrar o odada uyanacağını düşündü. Cadı onunla dalga geçiyor olmalıydı.

Gözleri açtı. Yine o eski odada, yavruların ondan alındığı gecedeydi. Her şey halüsinasyon olamayacak kadar fazlasıyla gerçekti.

Eğer ufak bir ses duymasaydı Sehun, hala o vaziyette kendi şaşkınlığına devam ediyor olurdu. Telaşla sesin geldiği yöne, duvar köşesine tünemiş ve karanlığa saklanmış olan siluete baktı. Onunda burada olması elbette şaşırtıcı değildi. Listesindeki ikinci kişi onu beklemişti. Kaşlarını bu sefer kızgınlıkla çattı ve tekrar ayağa kalktı. Zaman yolculuğu gibi bir şey geçirmiş olsa bile bedeni oldukça sağlam ve dayanıklıydı. Tek bir ağrı bile hissetmiyordu.

Şamanın korkmuş bir şekilde titrediği gördüğünde yüzündeki tüm kaslar kasılıp gerildi. "Seninle görülmemiş bir hesabımız var," dedi ona doğru yürürken. Şamanın hala hayatta olması işine gelirdi. En azından artık daha fazla cevap alma şansı vardı. Gözlerini kadına diktiğinde o inatla hala ona bakmıyor, yerdeki Sehun'un savunmasız bedenini izliyordu.

"Ne kadar vaktim var bilmiyorum o yüzden bu pişman ayaklarını bırak ve bana bak."

Şamanın sanki o hiç yokmuşçasına ona bakmaması, söylediklerine tepki vermemesi bir kez daha Sehun'un kaşlarını çatmasına neden oldu. Neler olduğunu anlayamaya çalışırken, tam o anda aklında bir başka düşünce yer edindi. Şaman tepki vermiyordu çünkü onu göremiyor ve duyamıyordu... Sehun burada sadece işe yaramayan bir hayaletti. İstese bile kimseyi tehdit edemez, sorgulayamaz, zarar veremez ve en önemlisi yavruları kurtaramazdı. O zaman cadı onu neden buraya gönderme zahmetinde bulunmuştu ki? Neden daha önce uyurken kaçırdığı gösteriyi şimdi izlemesi için tekrara sarıyordu?

Bu fazla can sıkıcı durumu sindirmeye çalışarak bir süre şamanı izlerken, bakışları kapının açılmasıyla beraber gelen misafirlere aynı anda döndü. Suho ve Yixing o geceki kıyafetleriyle beraber odaya girmiş ve ilk odakları da yerdeki Sehun olmuştu. Suho hızlı adımlarla kardeşin yanına giderken, Yixing sanki her şeyi biliyormuşçasına gözlerini direkt duvara sığınmış olan şamanın üstünde durdu. "Yaşıyor," diye mırıldandı Suho kısa bir incelemenin ardından. Sesi bu duruma minnettar olduğunu dile getiriyordu. Büyük bir rahatlamayla kardeşinin başını dikkatli bir şekilde dizlerinin üstüne koydu. En azından bu konuda samimi, diye düşündü Sehun. Kalbinin bir köşesi bu durumdan memnundu. Ayrıca Suho'nun yumuşak hatlı, pürüzsüz ve yakışıklı yüzünü incelerken aslında ne kadar uzun zamandır onu görmediğini fark etmesini sağlamıştı. İtiraf etmek istemese de bir yanı ondan nefret etmesine rağmen özlemişti. Abisiyle olan çatışmaları sinir bozucu olsa da bir şekilde Sehun bunu da özlüyordu ve aslında özlememesi gerektiğini de biliyordu.

Fire and Blood // sekaiWhere stories live. Discover now