19

1.4K 241 103
                                    


Kraliçe, diğer odaya girdikleri gibi sert bakışlarını ikiz ejderhalara dikmişti. Yanında duran Rollo ise aynı Sehun gibi sessizliğini koruyordu ama ikisinin de sessizliğinin amacı farklıydı. Sehun sakinliğini korumaya çalışarak ağzını kapalı tutmuştu. Mantığı kısık bir sesle bunun normal olduğunu, bir yabancıya hemen güvenmek yerine kendilerini böyle koruduklarını söylüyordu, Sehun da bunun bilincindeydi. Ama diğer yandan, az önce salonun içindeyken küçük düşürüldüğü gerçeği hala onunlaydı. Niyetleri ne olursa olsun bu muameleyi kabul edemezdi ama şartların getirdiklerini en akıllıca yöntemle çözmek zorundaydı. Karşısında birçok yol ayrımı varken, hangisinin çıkmaz olduğunu, onu neyin karşılayacağını bilmiyordu.

"Bir açıklamamız var mı beyler?" sordu Kraliçe aynı bakışları gibi olan sert sesiyle. Hepsinin üstünde rahat bir şekilde otoriter kurmaya başlamıştı bile. Jongin bakışlarını kısa bir an Kai'ye çevirse de gri saçlı ejderha, Kraliçeye dümdüz bir ifadeyle bakmaya devam ediyordu. Her ne kadar ifadesiz durmaya çalışmış olsa da Sehun onda gezen ufak alaylı kırıntıları yakalamayı başarmıştı. Siyah gözleri parlıyordu. Sanki ona saygı duymak zorunda olduğunu biliyor ve yapıyor ama aynı zamanda sabrını zorluyor. Onu tam anlamıyla ciddiye almıyordu.

"Her şey ortada." dedi kısaca.

Lexa'nın kaşları alaylı hava kalkmıştı. "Her şey ortada? Gösterimiz işe yaradı." Başını iki yana sallarken, bu sefer odağını Sehun'u aldı ve bakışlarıyla onu süzdü. "Size de yalan söyledi."

Jongin bir şey söylemek için ağzını açmıştı ama Kai ondan önce davranmış ve bir adım öne çıkarak, altında birçok vaadin saklı kaldığı soruyu sormuştu. "Bu konuda ne yapmayı düşünüyorsunuz?"

Lexa, kahverengi ve hafif dalgalı saçlarına yaptığı atkuyruğunu elinin tersiyle sırtına atarken, bakışları kararsızlıkla titredi. Yüz hatları gerilmişti ve bakışlarını tekrar ikizlere çevirmişti. "Onu öldürebiliriz."

Aklına ilk geleni söylemiş ve bu kelimelerinin diğerlerinin üzerindeki etkiyi merakla seyretmişti. Jongin şaşkınlığını atlatan ilk kişi oldu. Duyar duymaz soluğu Sehun'un yanında aldı ve koruma çemberi yapmak istermiş gibi onun önüne çıktı. Çizdiği profilinin ve diğerlerinin ne düşüneceğini umursamamıştı bile. Kendi bile farkında olmadan hem isteyerek hem de yapmak zorunda olduğu için bunu yapmıştı sadece. Kraliçe, onun bu davranışına yarı şaşkın yarı anlamsız bakışlarla bakıyordu ve bir cevap beklermiş gibi Kai'ye döndü. Gri saçlı ejderha ise boynunu hafifçe sağa doğru yatırdı ve umursamazca omzunu silkti. "Evet, öldürebiliriz." Sesi o kadar sakin ve normal çıkmıştı ki, Sehun, onun kendi ölümü hakkında konuştuğuna bile bir an için inanamadı. Kaşlarını havaya kaldırırken, bakışlarını aynı Jongin gibi Kai'ye dikti. Sesi gibi vücudunda da hiçbir gerginlik belirtisi yoktu. Her şey olması gerektiği gibi ilerliyordu onun için.

"Ama bu da çok iyi bir fikir olmaz" diyerek devam etti. "Burada nefes alıyor, hepimiz hakkında bilgiye sahip. Onun normal biri olmadığı belliyken, bu kozu hemen atamayız."

Oynadığı oyun her neyse kendinden çok emin görünüyordu, belki de bu kadar iyi oynadığı için Sehun'un sürekli kafası karışıp duruyor ve onunla ilgili kesin bir yargıya ulaşamıyordu. Ortamı kapsamayan sessizliğe bir tek nefes alışları ve verişleri takip ederken, Lexa gözlerini tekrardan pembe saçlı ejderhanın arkasında duran gence çevirdi. Kafası karışık olduğu kadar, bir gizemin içinde bulunmak hiç hoşuna gitmemiş gibi görünüyordu. Yanlış bir karar vermekten korkuyordu. Kai yavaş adımlarla Kraliçeye yaklaştığında, Rollo'ya kısa bir bakış atmış ve Rolla da izin vererek birkaç adım onlardan uzaklaşmıştı.

"Kraliçem," diye mırıldandı, ses tonunu özellikle düşürüyordu. Sağ dudağı kıvrılırken dikkatli gözlerle Lexa'nın yüzünü tarıyordu. Yaydığı aurayı buram buram durduğu yerden bile hissetmişti Sehun. Ejderhalar da bir tür koku mu salgılıyordu...?

Fire and Blood // sekaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin