37

986 132 117
                                    


Güneş ışığı gözlerimi delmek istercesine batmış olsa da beni uyandıran şey tam olarak bu değildi. Artık beni rahat bırakan kabuslarım sayesinde uykumu alabilmiş, kendimi oldukça zinde hissediyordum. Rahat yatakta biraz daha yayılarak arkamdaki sıcaklığa yapıştığım da arkamdaki sıcaklık bu durumdan ne kadar memnun olduğunu belli eden bir mırıltı çıkarmıştı. Kedilerin istedikleri ilgiyi aldıkları zaman çıkardıkları seslere benziyordu. Gözlerim kapalı durmaya devam ederken gülümsedim. Vücudumda keşfe çıkan elin keyfini çıkarmaya başladım. Kai uzun ve ince ellerini çok hafif bir şekilde önce kollarımda ve belimde masaj yaparak dolaştırmış, daha sonra rotasını bacaklarıma çevirmişti. Uyandığımı anladığında ise dudaklarını dün geceki gibi kulağıma yaklaştırdı ve sesinde ki muzip bir tonla "Günaydın," diye fısıldadı.

Beni etkilemek için elinden geleni yapıyordu. Hâlbuki çabalamasına gerek yoktu, bunu ona da söylemek istesem de tek yaptığım yanak içimi ısırmak ve farkında olmadan gülümsememi genişletmekti. Yüzümü yan tarafa çevirdim ve gözlerimi kırpıştırarak ona baktım. Kafasının arkasında kocaman bir topak saç havaya kalkmış, gözlerinin önüne düşenler ise dağılmış bir vaziyette alnını kapatmıştı. Gözleri ve dudakları uyumaktan dolayı şişmiş olsa bile hala güzel görünüyor oluşu herkes için haksızlıktı. Başının altına koyduğu boşta ki eliyle yukarıdan bana bakarken sanki aklımdan geçen her şeyin farkındaymış gibi utanmazca gülümsüyordu birde.

Hem kendimi hem de onu şaşırtarak elimi boynuna attım ve onu aşağıya çekerek dudaklarımı dudaklarına bastırdım. Küçük bir öpücüktü. Ta ki Kai'nin şaşkınlığı geçerek dudaklarını hareket ettirmesi ve alt dudağımı emmeye başlamasına kadar. Sabah nefesi umurundaymış gibi görünmüyordu. Dili ağzımın içinde dolaşırken benim de umurumda değildi zaten. Dirseklerimi yatağa dayayarak bedenimi hafifçe yukarıya kaldırdım ve onun ritmine uyarak aynı şiddetle öpücüğüne karşılık verdim. Kendini bana bastırdığında ellerimi göğsüne koyarak onu yatağa geri ittirdiğim de ise onu ilk öptüğümden daha şaşkın görünüyordu şimdi. Sırıtarak üstüne çıktım; aralık, kızarmış ve öpüşmemizden dolayı ıslak olan dudaklarına geri döndüm. Ellerini belime yerleştirdiğinde dizlerim kalçalarının yanında dengeli durabilmişti. Kendini bana sürtmeye çalışırken, göğsünde duran ellerimden birini kaydırarak aşağıya doğru indirmeye başladığımda nefesi kesilmiş ve aynı zamanda yüksek sesle inlemişti. Alt dudağımı sertçe ısırdı ve hemen ardından acısını hafifletmek istermiş gibi tekrar emdi. Elim oldukça belirgin olan sertliğe geldiğinde dudaklarımız ayrılmış ama yine de birbirine yakın duruyor, birbirlerinin nefesini içine çekmeye devam ediyordu.

Kai derince soluyarak, "Eğer her sabah böyle olacaksak..." diye başladığında kaşlarımı kaldırarak ona baktım. Siyah irisleri o kadar koyulaşmıştı ki beni içine çekmeye kararlıymış gibi görünüyordu. Cümlesini tamamlamak yerine belimde duran elini sertçe bastırarak tüm ağırlığımı ona vermesini sağladı ve elim vücutlarımızın arasında kaldı. Onun diğer eli ise yanağımı kavramış ve düzgün bir açıya getirerek beni daha derin öpmesini sağlamıştı. Elimle sertliğini sıktığımda gözlerini yumarak kafasını geriye doğru attı. Duraksayarak altımda tamamen savunmasız oluşuna baktım bir süre. Gördüğüm manzara beni oldukça tatmin ederken sırıttım. O an ona ne yaparsam yapayım tereddüt bile etmeden kabul edecek ve zevkle karşılık verecekti. Kendini tamamen bana teslim etmiş, benim merhametime kalmıştı.

"Öylece duracak mısın yoksa bir şey yapmayı düşünüyor musun?"

Cevap vermediğimde gözlerini açtı ve gözlerindeki açlığı hiç çekinmeden bana gösterirken dudakları sersem bir gülümsemeyle yukarıya kalktı. "Bir şey yap diye söylemiyorum, istersen tüm işi ben yapabilirim hem de büyük bir zevkle... tabii bunun için yer değiştirmemiz gerekiyor."

Fire and Blood // sekaiDonde viven las historias. Descúbrelo ahora