49

11.8K 1.1K 418
                                    


Oğlan arabasından inip restorana girdi. Kalabalık restoranda nadir insanların yüzü ona dönüyordu. Yavaş yavaş tanınmaya başladığını seziyordu.

Yürüyen garsonlardan birini durdurdu. "Bayan Manoban nerde biliyor musun?"

"Jeon Jungkook? Yani, Bay Jeon. Özür dilerim. Ne demeliyim?" Jungkook derin bir nefes verdi. "Kanka de. Bir şey de. Bayan Manoban'ın yerini söyle yeter."

"Sanırım mutfakta. Yemek denetimi yapıyor." Kafasını salladı sırıtırken. "Çok sever denetim yapmayı."

"Efendim?"

"Yok bir şey, sıkı çalış." Omzunu sıvazlayıp yürümeye başladı.

"Selam millet." Lisa kapının açılmasıyla arkasını döndü. "İşler nasıl?"

"Merhaba Bay Jeon!" Şefler ve çalışan saygıyla selamlarken Lisa iş gereği giydiği siyah dar eteği ve beyaz gömleğinin düzeltip elindeki listeyi masaya koydu.

Gülümseyerek çocuğa baktığında Jungkook ellerini cebine koydu. "Ne? O kadar mu sevinmedin beni gördüğüne."

"Çalışıyorum, Jungkook." Dudaklarını büzdü. "Bay Jeon mu demeliyim?"

"Sakın deme." Güldüler. "Ara verebilir misin?"

"Sanmıyorum." Gözlerini devirdi. "Aman be." Aralarından bir çalışan yanlarına gelip denetim için olan yemeklerin kalori ve miktar çizelgesini uzattı. Lisa gülümsedi. "Teşekkürler."

"Ee?" Dedi. "Nasıl denetim yapıyorsun?"

"Kalorine bakıyorum. Ivır zıvır işte." Kafasını salladı. "Bu gün birlikte mi uyusak?" Mutfakta ufak bir sessizlik oldu.

Lisa yavaşça çocuğa kafasını çevirdi.

Dudaklarını birbirine bastırdı oğlan. "Bu evet demek oluyordur umarım."

"Siktir git Jungkook!" Çocuğa kalem fırlattığında Jungkook kaçmaya çalıştı. "Normalde beni sever, böyle değildir." Diye açıklama yaptı Jungkook şeflere ve çalışanlara. Şaşkınlık ve merak arası bir ifadeyle çaktırmadan onlara gülüyorlardı.

"Jungkook, çalışıyorum. Uğraşma benimle!"

"Patronunun oğluyum, ne söylersem yapman gerekmiyor mu?" Lisa güldü alayla. "Çok film izliyorsun sanırım."

"Evet, Fifty Shades Of Grey'deki baş rol oyuncusu patron adama özendim biraz."

Mutfaktaki çalışanların güldüğünü fark ettiğinde derin bir nefes verdi. "Arkadaşlar, çalışmamıza dönelim. Değil mi?" Herkes ciddileşmeye çalışıp önüne dönerken Jungkook gülümsedi tatlı tatlı. "O zaman çıkışta beni ara. Yemeğe götüreyim seni."

"Ne bu? Babanı bağlayıp odaya falan mı kapattın? Çalışmaktan gözünü kırpamazdın."

"Seni görmem lazımdı."

Kalbi hızlanırken heyecanla gülümsedi kız. "Çalışmamı engelliyorsun."

"Ara beni." Arsızca gözünü kırptığında sinirle çocuğa baktı. Çocuk arkasını dönüp çıkarken Lisa kendi kendine gülmeye başladı.

"Bayan Manoban?" Seslenen çalışanına döndü koz gülümserken. "Efendim?"

"İstiyorsanız Bay Jeon'la molaya çıkabilirsiniz. Biz idare ederiz." Lisa öksürdü. "Yok, yok. Teşekkür ederim." Gülümsedi. "İşimizin başına dönelim değil mi?"

"Jungkook?" Annesi yüksek topuklularıyla oğlunun yanına geldi. "Niye geldin?"

"Ufak çaplı bir..." Arkasına baktı. "İşim vardı."

"Ne bu iş?"

"Gidiyorum, görüşürüz."

"Jungkook." Bu ses tonunu biliyordu. Bu çabuk bana bak ses tonuydu. Annesine döndü.

"Baban bana kız arkadaşınla kaldığını söyledi." Sinirle yüzünü sıvazladı. Ne yani, gidip yetiştirmiş miydi?

"Yani?"

"Kız arkadaşın Manoban mı?" Derin bir nefes verdi. "Niye soruyorsun?"

"Annen olduğumdan olamaz mı?" Kafasını salladı. "Sanırım hayır."

"Jeongguk?" Gülümsedi. "Efendim?" Derin bir nefes verdi kadın.

"Özür dilerim."

Gülümsemeye devam etti Jungkook. Ama annesi bu gülümsemenin seni seviyorum annecim gülümsemesi olmadığını biliyordu.

"Ona kibar davran." Lalisa'dan bahsediyor olmalıydı. Yürümeye devam ettiğinde kadın derin bir nefes verdi.

"Baştan anlat." Dedi Lisa. Chaeyoung sinirle gözlerini devirdi. "Beni bırakıp Lisa'ya odaklanmaya devam mi etsek? Randevuya çıkmaya falan başladılar!"

"Daha önemli bir şey var." Dedi Jisoo. "Jimin'in senden hoşlanması." Jennie sözünü devam ettirmişti.

"Kızlar... Bütün bir gece bunu düşündüm. Artık düşünmek istemiyorum."

"Ben demiştim." Dedi Lisa. "Ben her şeyi söylemiştim. Jennie'nin Taehyung'dan hoşlandığını, Jae Teyze'nin Namjoon'la Jisoo'un arasını yapmaya çalıştığını, Jimin'in Chae'den hoşlandığını... hepsini söylemiştim." Lisa'ydı bu. Jennie kaşlarını çattı.

"Ben Taehyung'dan hoşlanmıyorum." Gülümsedi. "Henüz."

"Garipsiniz." Dedi Jisoo ayağa kalkarken. "Nereye?"

"Namjoon'lara. Jae Teyze kendini biraz kötü hissediyormuş. Akşam geleceğime söz verdim." Kafasını salladı Jennie. "Hazır gitmişken nişan falan yapın."

Jennie bu konular hakkında ilk defa dalga geçtiğinde, kahkaha artı Chaeyoung. "Jennie." Jisoo sinirle mırıldandı.

"Ne?"

"Sus."

"Jungkook nerde?" Omzunu silkti Lisa. "Çalışıyor."

"Sıkılmadın mı artık?" Kafasını salladı Lisa. "Sıkıldım."

"Zaten geleceği saati bana söyler genelde. Anahtar sesiyle uyandığım için o zamana kadar ders çalışmaya devam ediyorum."

"AÇIN ŞU LANET OLASI KAPIYI!" Ayağa kalktı Jennie sinirle. Kapıyı açtı.

"Ne var Taehyung?"

"Komşumun kapısını çaldım sanıyordum, hayvanat bahçesine mi geldim?" Sinirle çocuğun yüzüne kapıyı kapattı.

"Jennie!" Lisa sinirle kızı itip kapıyı geri açtı. "Ehe, ne istemiştin Tae?"

"Orangutan. Ahah, şansa bak. Tam şunun türünden." Jennie'yi işaret ettiğinde gözlerini devirdi kız. "Boşa uğraşma. Mal mal konuşmaya gelmiş."

"Seninle konuşmaya geldim ama her zaman ki gibi kapıyı son derece suratsız bir şekilde açtın."

"Efendim Taehyung?" Kafasıyla dışarıyı işaret etti. "İki dakikan var mı?"

"Jimin ve Chaeyoung ile ilgiliyse siktirsin kendisi çözsün."

"Ben burdayım yalnız." Chaeyoung konuşmuştu.

"Yok, Jimin kısa süreli depresyonda. O bitsin onu da halledeceğiz." Gözlerini devirip ayağa kalktı Chaeyoung. "Nereye?" Dedi Lisa şaşkınlıkla. "Şu aptalla konuşmaya."

"Jimin mi?" Taehyung gülümseyerek konuşmuştu. "Hadi be."

Terlikleriyle merdivenden aşağı inerken Taehyung Jennie'ye baktı. "İki dakika be."

Gözlerini devirdi. "Neyse ne." Ayağına ayakkabılarını geçirirken Lisa bıkkınlıkla kapının kapanışına baktı.

"Ve..." dedi derin bir nefes verirken. "Yine yalnız kaldım."

mposine  ✿ liskookWhere stories live. Discover now