62

10.7K 1K 716
                                    


Namjoon ailesinin mezarlığına çiçek koyup takım elbisesini düzeltti. Lisa yutkundu.

"Merhaba anne."

Uzun bir sessizlik oldu.

Bir arkadaşı, ailesinin yangında ölmesinin acısıyla yaşadığı gençliğini tamamlayan yapbozun bir parçası eksik yaşarken, bir arkadaşı kendine bakamayacak kadar sorumsuz, ama kendine bakması gerektiği kadar çaresizdi.

Bir arkadaşı kendi canının değerinin farkına varamayacak kadar kör, bir arkadaşı hayatın gerçeklerini fark edebilecek kadar ileri görüşlüydü.

Bir arkadaşı hayallerini ailesine yük olmamaya çalışarak gerçekleştirmek için uğraşıyor, diğeri hayalleri için ailesiyle savaşıyordu.

Kafasını çenesi kasılan Taehyung'a çevirdi.

Hepsinden fazla duygusaldı, ama her şeye gülerse üzüntüleri çabuk unutur diye düşünüyordu

O ise kendini kandırıyordu.

Dudaklarını birbirine bastırdı. "Gelmek zorunda değildiniz." Dedi Namjoon kızaran gözleriyle. "Yanında birileri olmalı." Jungkook konuşmuştu. Namjoon dudağını kıvırdı hüzünle. "Sağolun."

Mezarlıktan çıkarken oldukça sessizlerdi.

"İyisin, değil mi?" Jisoo oğlanın koluna dokundu. Kafasını salladı oğlan.

"Dua etmek için evlerine gidecek misin?" Namjoon onu onaylamadı. "Bunu yapabileceğimi sanmıyorum."

Lisa burnunu ve çenesini dolduran acıyla titrek bir nefes verdi. Dolan gözlerini salamamasından kaynaklıydı bu.

Telefonu çaldığında Lisa yavaşça arkadaşlarının yanından ayrıldı. "Hemen geliyorum."

"Efendim?"

"Lisa!" Annesinin sesiydi. Gülümsemeye çalıştı. "Merhaba anne." 

"Seokjin söyledi. Amerika'ya gidiyormuşsun!" Korkuyla yüzü düştü.

"Şey..." Annesi mutlulukla kahkaha attı. "Gerçekten inanılmazsın Lalisa! Seninle gurur duyuyoruz!"

Kafasını arkadaşlarınıza çevirdi. Sonra önüne döndü. Korkuyla kalbi hızlandı. "Şey, teşekkürler."

"Bu kadar şey başarman çok güzel anneciğim! Çok aklı başında biri oldun."

Söylediği şeyleri algılamakta güçlük çekerken, bakışlarını yere dikti.

Bu kadar çok şey başarmak.

Ne başarmıştı?

Amerika'yı kazanmak böyle mi hissettiriyordu?

"Babanla gelmek istiyordum aslında." Lisa yutkundu. "Ama Seokjin hareketli bir hayatın olduğunu söyledi. Seni fazla göremiyormuş."

"Evet, çalışıyorum, okuyorum. Arkadaşlarım var..." Gülümsedi. "Sizi özledim."

"Mutlusun değil mi? İstersen gelebilirim." Kafasını salladı Lisa. "Gerek yok annecim. Ben iyiyim."

"Abin Cuma geri döneceğini söyledi. Kore'den alması gerektiği bir şeyler vardı. Ona yardım edersin değil mi? Bazı yerlerin yerini unuttuğunu söylüyordu."

Derin bir nefes verdi.

"Tabi."

"Seni seviyorum birtanem. Sonra tekrar konuşalım, tamam mı?" Gülümsedi. "Tamam anne."

"Lisa." Bir anda ne zaman yanına geldiğini anlayamadığı ses döndü. "Gidiyoruz."

"Gitmem gerekiyor annecim." Annesinin telefondaki son sözlerinden sonra telefonu kapatmayı başarmıştı.

mposine  ✿ liskookOnde histórias criam vida. Descubra agora