5. Vanilya Ve Karamel Kokusu

2.3K 1.5K 1.3K
                                    

Rüzgarın okşadığı sarı saçları savrulurken, gözlerini kendi gibi masmavi gökyüzüne dikmiş hülyalara dalmıştı. Yüzü sabah güneşinin ilk ışıklarıyla parıl parıl parlıyordu. Kaşlarına değen kirpikleri, bir kadını kıskandıracak kadar uzun, biçimli burnu ve pembe dudaklarıyla, uzak diyarlardan gelen ecnebilerin bahsettiği mermer figürler gibi kusursuzdu. Kızgın demiri döve döve edindiği kasları gerilmiş, sırtını dayadığı kumaşların içinde büyük cüssesine tezat, oturacağı küçücük bir yer bulmuştu. Uzun bacakları bağdaş kurmuş, iri ellerini de kucağında birleştirmiş ara ara gözlerini kapatarak rüzgarın tadını çıkarıyordu. Geniş göğsünün ara ara şişip inmesiyle, sabahın mis gibi kokan toprak kokusunu soluduğunu anladım.

Kendimi, onu izlemekten alıkoyamıyordum. Anlaşılan Şehzade'nin huzuruna çıkacaktı. Ama anlamadığım şeyse öğlen gitmesi gerekirken neden bizimle sabahın erken saatlerinde gidiyordu? Sorsam yine mi teftiş demez miydi? Daha da utanırdım. Neden vaktinde gitmez ki sanki, şimdi orda bir sürü ecnebi hatun görür. Ya birine tutulursa? Yok canım, benim İskender'im bakmaz ki. Benim İskender'im? Benim? Hani evvelki akşam ben Ahmet'e varcam demiyor muydun? Ne ara vazgeçtin?

Aklımdaki düşünceler, geçtiğimiz yola baktığımda bambaşka yöne kaymıştı. Avcıya... Ormana giden yoldan geçiyorduk. Yeşilin birbir tonuyla benzenen orman, dün olanları hatırlatmak ister gibi uğulduyordu. Yolun kenarından akan küçük derenin sesi yol boyunca bize eşlik ederken, rengarenk kuşların cıvıltısı musiki gibi geliyordu kulağıma. Ağaçlar, esen yelle birlikte yeni gelin gibi salınmaktaydı. Orman yolunun sonundaki hayrat çeşmesi göründüğünde, dün avcının yanından burada ayrıldığım aklıma geldi. Kimdi? Kimin nesiydi? Bakışlarında anlam veremediğim bir tuhaflık sezsem de yanıt bulamamıştım. Altını, akçesi bol biri olduğu belliydi. Üstündeki kıyafetleri ve safkan olduğu belli arap atı sanki saraydan olduğunu söyler gibi duruyordu. Düşüncelerimden başıma giren ani acıyla sıyrıldım.

"Ayy, ne oldu? Ne oldu?"

İskender, avcuna almış bir avuç boncuk bana fırlatıyordu. Bi de yüzünde gülümsemesi yok mu? Kızcam, kızamıyorum da canına yandığım.

"Asma suratını küçük kız, geldik in hadi."

Küçük kız dedi yine ya... Ben sana gösteririm şimdi küçük kızı!
Ayy, bak hala atıyor.
"Babacığımmm, İskender ağabey bana boncuk atıyor. "

Al sana küçük kız!

Yüzüne baktığımda ilk defa onu böyle görüyordum. Yüzü asılmış, kıstığı gözlerinden biri seğirmekteydi. Hayranı olduğum kalem kaşlarını çatmış, dudakları sıkmaktan incecik olmuştu. Ne yani babamdan bu kadar çok mu korkuyordu? İyi işte bi daha alay etmezdi benimle. Ona daha fazla bakmadan at arabasından babamın yardımıyla indim. Elbisenin eteklerini düzeltirken onun da inmiş olduğunu gördüm.  Babamsa dediğimi ya duymamış ya da duymamazlıktan geliyordu.

"Hadi kızım ben seni burada bekleyeceğim." Babama ve diğerlerine başımı sallayıp öne bindim. Ve atları haremin kapısına sürmeye başladım. Haremin bahçesi saraydan veya yoldan geçen birinin göremeyeceği şekilde yapılmış ve çok iyi korunmaktaydı. Padişahın bile hareme girebilmesi için kuş olup uçması gerekmekteydi. Yolda beni durduran muhafızların teftişini de geçtikten sonra her zaman olduğu gibi hadımağalar gelip kumaşları içeri taşımaya başladılar. Arabadan inip bahçeye baktığımda câriyelerin bazılarının gezdiğini bazılarınınsa eğitim gördüğünü gördüm. Valide sultanı bulmak için içeri girip kumaşların taşındığı odaya ilerledim. Koridordan geçerken duyduğum, musiki sesleri ruhuma huzur vermişti. Haremdeki kızlar musiki, raks, ince sanatlar ve Türkçe’yi ustalarından  öğrenirdi. Mutlaka saray protokolü ve adabı öğrenirlerdi. Usûl ve adap içeren dini bilgiler konusuda da ders alırlardı. Onlara tam bir “saraylı hanım” kıvamı verilene kadar uğraşılırdı. Böylece olur da, aralarından birini padişahın annesi seçer de padişahın hanımı olursa, görgü ve davranışlarıyla etrafta saygı görmesi sağlanırdı. Tabi hepsi padişahın hanımı olmazdı. Haremde yetişmiş, sarayın Enderun kısmında yetişen genç devlet adamlarıyla evlendirilen kızlar da çoktu. Talibi olmayanlarsa o kadar eğitime rağmen hizmetçi olarak sarayda yaşamak zorunda kalırlardı.

AŞK I CÜDA Kitap OlacakWhere stories live. Discover now