13. Esma Nerede?

1.5K 1.3K 98
                                    

Kuşların cıvıl cıvıl sesleri kulağıma dolarken gözlerimi yeni bir güne açmıştım. Keçi derisinden yapılma içi pamuk dolu döşekte sıcacık uyumuş, kalkmak istemiyordum.

Gözlerim otağın bir köşesinde saçlarını tarayan kıza ilişti. Aldonza. Buraya benden yaklaşık üç ay önce getirilmişti. Birbirimizi anlamasak da işaretle anlaşır olmuştuk. Dillerimiz farklı fakat arzumuz aynıydı. Hür olmak. Gözlerinde alev alev yanan hürlük arzusu, beni de kamçılıyor her geçen gün kaçma isteğim artıyordu. Bunun için elimden geleni de yapacaktım.

Metellus'la aramız bozulmuş iki haftadır hiç karşılaşmamıştık. Ama bunu değiştirecek ve tekrar bana güvenmesini eskisi gibi olmamızı sağlayacaktım.

Yatağı toplayıp üzerime kıyafetlerimi giydim. Aldonza'nın işaretiyle önüne oturdum. Acıtmaya korkar gibi taradığı saçlarım ipek gibi olmuştu. Tek tek ördüğü incecik melikler için başımı sallayarak teşekkür ettim.

Birlikte dışarı çıkıp dereye doğru ilerlediğimizde Metellus'u gördüm. O da yeni uyanmış, saçları karışmış, yüzünde uykunun izleri vardı. İki gün önce dediğini yapmış ve eşkiyalarla katılmıştı. Üzerinde ok ve yayıyla geziyor zaman zaman sınırda nöbet tutuyordu. Eşkiyaların hala güvenini kazanamamış olacak ki sırtındaki sadakta ok sayısı bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar azdı. Sadakta bulunan oklarsa ağaçtan değil kamıştandı. Uçlarında temüren adı verilen demir bile yoktu. Talim yaparken kullandıkları oklardan bir kaçıydı.

Bugün bir değişiklik yapıp Aldonza'nın elini tuttum ve Metellus'a doğru çekiştirmeye başladım. Kahveye çalan ela gözleri kocaman olmuş panikle kafasını iki yana sallıyordu. Neden yanına gitmek istemediğini anlamamıştım.

"Metellus, nasılsın?"

Bizi görünce gözleri şaşkınlıkla açılmıştı. Elimi takip ettiğindeyse gözleri Aldonza'yı görmüş ve güneş gibi parlamaya başlamıştı. İki hafta sonra gözlerini böyle parlarken görmek beni de sevindirmişti.

"İyiyim Ophelia, ne oldu?"

Ben de iyiyim demek isterdim. Ama aramızın kötü olmasıyla içim acımıştı. Eski sevecen Metellus'u özlemiştim. Mavilerine buz kütleleri yerleşmiş Metellus benim tanıdığım dostum değildi.

"Beni affet. Sen haklıydın. Burası çok güzel. Senin olmadığın yerde ben de olamam. Senden ayrılmak istemiyorum. Burada kalabiliriz. Ne yapmam gerekirse yaparım."

Ciddi olup olmadığımı anlamak için gözlerimin içine baktı. Ama görüp görebileceği sadece kararlılıktı. Ne kadar kararlı olduğumu görüp ikna olmuş olacak ki başını sallayıp tamam dedi.

Birlikte dereye doğru ilerleyip elimizi yüzümüzü yıkadık. Türkler temizliğimize özellikle dikkat ediyor, temizlenmeden sofraya oturmamıza izin vermiyorlardı. Zamanla biz de alışmış, onların uyarmasına gerek kalmadan yapıyorduk.

Eski hayatım tamamen değişmişti. Uzun tırnaklarımın içinde biriken kan, toprak ve yemek artıklarından oluşan pislikler temizlenmiş, saç diplerime yerleşen bitlerden eser kalmamıştı. Üzerimde soluduğum, at ve ter kokusunun yerini mis gibi sabun kokusu almıştı.

"Kulaksıza söyleyeceğim seni de alsınlar aralarına."

Kulaksız dediği kişi bir kadındı. Ne zaman nereden çıktığı belli olmuyor her lafı dinleyip anında beylerine iletiyordu.

Aldonza dediklerimizden bir şey anlamasa da ciddi konuştuğumuzu sesimizden anlamış çıt çıkarmadan yüz ifadelerimizi inceliyor, anlam vermeye çabalıyordu.

Elini tutup meydanda yakılan büyük ateşin başına doğru çekiştirdim. Boş bulduğumuz ağaç kütüklerine oturup, kahvaltımızı yaptık. Etrafa baktığımda Metellus biraz ilerideki büyük meşe ağacının altında kulaksızla konuşuyordu. Dönüp bize baktıklarında bakışlarımı çekmeden bakmaya devam ettim. Kadın başını sallayıp ağaçların arasına doğru ilerlemeye başladı.

AŞK I CÜDA Kitap OlacakWhere stories live. Discover now