27. Ölümü Tadacaktır

1K 1K 257
                                    

Medyada Hürrem Sultan'ın kabri var.

Kitabın kurgu olduğunu unutmayalım lütfen. Hürrem Sultan hakkında yazdıklarımı ciddiye almayın 🌼 seviliyorsunuz 🤍

İyi okumalar...

Ophelia'nın anlatımı:

Hüzne bulanmış yüreğin, ağlamaklı titrek sesiydi kulaklarıma dolan. Sessiz sessiz akan yaşların yol yaptığı yanakları beyazlamış, uykusuzluğun kızarttığı toprak gözlerini, şimdi hüzün yağmurları kızartıyordu. Dimdik sırtına inat döktüğü her bir yaş, ruhunun kamburunu çıkarıyor, sırtına binen sorumluluk yüklerini sıvazlıyordu.

Yiğit, mert bir er... Validesi için göz yaşı dökmekten çekinmeyen oğul, evlat... Devletinin bekası için can vermekten korkmayan, tahta sahip olmak isteyen şehzade Bayezid...

Sıra sıra kervanın başında durmuş kızıl, arap atının üstünde tüm heybetiyle oturmuş gözü yolumu gözleyen sevdiğim. Yarim.

Başındaki sarığı, sırtındaki kaftanı, ayağındaki pabuçlarıyla asil bir duruş sergileyen Osmanlı tahtının varisi.

Adımlarım, bana ilettiği mektupla infaz çeşmesini bulmuştu. Gel derdi.
Gel gidelim bu topraklardan, hünkar olmadan da dönmeyelim derdi.
Rabbin huzuruna çıkalım, ebedi aşkımız adına söz verelim zevc ve zevce olalım derdi.

O böyle güzel söylerdi lakin yüreğim bu işe ne derdi?

Gidecek miydim? Yıllar sonra bulduğum huzurun, sevginin peşinden koşacak mıydım? Yoksa nihayet kavuştuğum hürlük ateşini yakmaya devam mı edecektim?

İkisini birden elde edemez miydim? Hem hür olup hem de zevce olamaz mıydım? Bayezid hünkar olduktan sonra ben sultan olmayacak mıydım? Devlet i Aliyye i Osmaniyye. Osmanlı Yüce Devleti. Bu yüce devletin sultanından daha hür kim ola ki?

Gidecektim. Uzattığı elini koşup tuttum. Beni çekip yanındaki ata oturttuğunda zevcelerinden sinirli homurtular, ters söylemler işittim. Umursamadım. Ben onun gönlünde, o benim gönlümde yer etmişken ahalinin iki kötü kelamına boyun mu eğecektik? Aşk boyun eğmelerle değil, sevdiğinin izinde koşmakla aşk olurdu. Yoksa Yusuf ile Züleyha'nın aşkı dillere destan olur muydu?

Yürüyen atlar, ilerleyen kervandı. Toprağı döven toynaklar, küt küt atan yüreğimdi. Bilinmezliğe çıktığım bu seferde; yol izim, aşk dostumdu.

Ben, yan yana at sürmenin bile heyecanını yaşarken o, acısını bir nebze de olsa unutmanın telaşındaydı. Sevgiyle bakan gözlerimizin buluşmasıyla harlanan tutkumuz, ne acı ne de hüznü yüreklerimizde bırakmıştı. Yüreğini saran validesinin defin hüznünün yerini, filizlenen sevgi tohumları almıştı.

Ahilinin peşinden alınan yol önce kabristana sonra Kayseri yollarına düşmüştü. Hünkarın Amasya sancağına gitme emrine ters düşmüş, sonumuzu hazırladığımızı bilmeden gece gündüz demeden ilerlerdik.

Geride bıraktıklarımız ara sıra aklımıza geldikçe yad eder, anar, laflardık. Ana, bacı, kardeş, dost... Niceleri madden geride kalmış lakin manen gönüllerimizdeki yerlerinde beklemekteydiler. Gönüllerde olanları bilen Rabbin huzurunda, her dua vakti dile gelmekteydiler.

Uğradığımız kervansaraylar, hanlar, konaklar... Hepsi şehzadenin emrine amadeydi. Önüme konulan mükemmel sofraların, kıyafetlerin şatafatının, konuşulan kelamların sanatının, bizlere gösterilen hürmetin haddi hesabı yoktu. İlk defa gördüğüm bu sıra dışı ihtimam, başımı döndürmüş tekrar tekrar niyetimi sorgulamama neden olmuştu.

Ben gelecekte hünkar olup cihanı dize getirecek bir erin zevcesi olabilir miydim? Ben sultan olup, zevcime yardım edebilir miydim? Ben ki bir zamanlar köle olan Romalı Ophelia, kibirlenip cihanın günahına bulanmadan bu ihtişama alışabilir miydim?

AŞK I CÜDA Kitap OlacakWhere stories live. Discover now