5

1.5K 180 131
                                    

Rosé, 4 Şubat 2020.
15.55

Lalisa, iki gündür aralıksız uyuyordu. Sanırım onun için en çok endişe eden, bendim. Kameralara didik didik bakılıyordu. Ama en ufak birşey dahi yoktu. Bu,her kimse çok profesyoneldi.
"Rosé?" Omzuma konan el ile transtan çıktım. Odamın terasında bacaklarımı kendime çekmiş dışarıyı seyrediyordum. İşte yoktu zaten.
"Ne yapıyorsun burda?" Dedi Jisoo.
"Düşünüyorum." Dedim kısılan sesimle.
"Neyi?"
"Lalisa'yı. Eve her kim girdiyse onu istiyor,Jisoo."

Yanımdaki sandalyeye oturdu ve arkasına kollarını bağlayarak yaslandı.
"Biliyor musun? Sanırım aynı şeyleri düşünüyoruz." Dedi iç çekip.
"O kız iyi biri. Siz neden sevmiyorsunuz anlamıyorum?" Dedim göz devirip.
"Esirlerimize arkadaşça hiçbir zaman yaklaşmadık." Dedi tek kaşını kaldırıp.
"1 aydır burda. İlk defa birini bu kadar uzun süre yaşattık . Sence de bir esirden fazlası olmadı mı?" Dedim bende aynı şekilde.
"Olmadı. Olamaz. Jungkook onu öldürecek."dedi kararlı sesi ile.

Histerikçe güldüm.
"Hiç öyle durmuyor ama. Baksana?"Göz devirdi.
"Çok konuşuyorsun ve boş konuşuyorsun, Rosé. Eğer Jungkook'un yanında böyle konuşursan ne yapacağını biliyorsun." Oflayıp arkama yaslandım.
"Biliyorum."
"Kızlar Lisa,uyanmış. Geliyor musunuz?" Arkadan gelen Taehyung'un sesi ile sevinçle ayağa fırladım.
"Yes be!" Koştur koştur odadan çıktım.

Bağırış sesleri de neydi böyle?
"Defol git burdan!" Odanın önüne gelmemle dağınıklık baş gösterdi. Kaşlarımı çattım. Ne oluyordu?
Bakışlarımı yerden içeri çevirdim.
Lalisa,elinde duran neşteri boynuna dayamıştı. Gözlerim kocaman oldu. Namjoon ve Jungkook onu durdurmaya çalışıyordu.
"Defolun burdan! Herşey sizin yüzünüzden! Gidin!" Çığlık çığlığa neşteri daha da bastırdı. Gözü dönmüştü.

"Lalisa, sakin olman gerek!" Dedi Namjoon,biraz yaklaşarak. Ayak sesleri ile yanıma döndüm. Bizimkilerdi.
"Ne oluyor?"
"Ne bu hal?"
"Nesi var bu sürtüğün?" Jennie ile göz devirdim.
"Hepiniz burdan gidin! Yoksa bana dokunamazsın bile doktor! Duydun mu? O burdan gidecek!" Diyip biraz önünde duran sinirli Jungkook'u gösterdi neşterle.

"Jungkook çıkın."dedi Namjoon.
Jungkook, tereddütle ona döndü.
"Hyung..."
"Jungkook çık. Kriz geçiriyor görmüyor musun? Hadi." Başını sallayıp,geri geri geldi. Bizde odadan ayrıldık. Kapıyı kapattı. Yere düşen şeylerin sesleri ile sürekli irkiliyordum. Namjoon, içerde tekti.
Öfkeli gözler bize dönünce hemen kapının önünden ayrıldık. Bu hiç iyi olmamıştı!

Yarım saat geçmişti ve seslerde kesilmişti. Merdivenden gelen sesler ile oraya döndük. Namjoon koluna bastırdığı bez ile aşağı iniyordu.
"Namjoon?" Diyip ayağa fırladı Jisoo.
"Hyung?" Dedi Jimin.
"Yok birşeyim. Arkadan sarılıp, onu durdurmaya çalışırken, neşterle kesti." Daha sonra koltuğa oturdu.
Jungkook, dirseklerini dizine yaslamış düşünceli hal almıştı.
"İyi mi?"dedi sessizliğini bozup.

Namjoon, kolunda olan bakışlarını kaldırdı.
"İyi. Birşeyler söyledi.." dedi birden.
"Ne?"dedi Jennie telaşla.

"Islık. Karanlık. Ve kırmızı göz. Bunlardan başka birşey demedi."

"Sanırım,onu çok korkutmuş. Sakinleştirici verdim." Dedi ekleyerek.
Korumalardan Seonghwa, girdi içeri yine. Endişesi burdan belli oluyordu.
"Efendim?" Dedi nefes nefese. Jungkook, ona döndü.
"Ne?"
"Bir sorunumuz var."
"Ne var yine?" Dedi Tae.
"Evin arka bahçesinde nöbet tutan korumalar gelmediler dedim ya efendim. İşte onları az önce depoda öldürülmüş halde bulduk." Hepimiz şokla ayaklandık.

senior assassin | lkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin