Özel Bölüm

1.1K 104 115
                                    

🕷🕸




"Baba...hadi konuş benimle."

Jeon Sean Soul,daha 17 yaşındaydı.
Söylemesi ne kadar kolay değil mi?
17 yaşında olmak...
Zerre mutluluk almadığı 17 yıl.
Annesinin sevgisini aradığı o kadar çok zaman vardı ki. Babasının küçük bir gülümsemesine muhtaçtı şimdilerde.

17 yaşına gelmiş olmak onun için ne ifade ederdi? Babasının intihar girişimlerinden sonra hayatta kalması için  savaş vermesiydi.

Evet,öyleydi. Jeon Jungkook,çoğu kez denemişti bunu. O gün kaybettiği sevdiği kadından sonra mahvolmuştu. Defalarca denediği intihar girişimleri sonuç alamamıştı.Sean, 17 yaşına gelene kadar babasının kanlı hallerine tanıklık etmek zorunda kalmıştı.  Annesini kaybettiğini bilmiyordu üstelik.

Kanlı bileklerle babasını ayık tutmaya çalıştığını,boynuna doladığı o halatı her seferinde zorlukla çıkarışını,kafasına dayadığı silahı defalarca ellerinden alışını ve babasının her seferinde Sean'ın gözlerinin önünde ölmemek için vazgeçisini unutamazdı.

Yaşadıkları şeyler çok zordu. Babasını bu halde görmek onu fazlası ile etkiliyordu. Üstelik babası ile gerçekleştirmeyi planlandığı hayallerini silmek zorunda kalarak,ona bakıyordu. Okulunu o kadar zor bitirmişti ki. Her eve gelişinde babasını kan içinde bulmak acıtıyordu.

Bazen bir bebeğe bakıyormuş gibi hissediyordu. Bazense gözlerinden geçen intikam ateşlerinin,şiddetini görerek gerçekten acımasız bir katil olduğunu düşünüyordu.

Geceleri mutfağın kapısını kitlemek zorunda kalıyordu. Evde ki bütün kesici aletleri saklamıştı. Sırf babası tekrar intihara kalkışmasın diye.Çünkü...çünkü ona ihtiyacı vardı.17 yaşına gelmişti lakin babasına ihtiyacı vardı.Henüz büyümüş olduğunu hissetmiyordu. Küçük kalmak,annesini kaybetmeden önce ki hallerine dönmek istiyordu. Keşke zamanı geri alabilsem diyordu.

Taehyung ve Jimin aksatmadan evlerine gelip giderdi. Jungkook'u bazen odaya çekerek azarlar ve oğlunun gözleri önünde bunları yapmamasını,güçlü durmasını söylerlerdi. Çünkü geçen 17 yılı iyi biliyorlardı. Sean'ın büyüyene kadar onları aniden arayıp 'babam kırmızıya boyanmış' diyişini unutamazlardı.

Rose ve Tzuyu Sean'ın güzelce büyütmüşlerdi. Fakat hiçbiri Sean'a anne olamazdı. Onu büyütebilir,
doğruları yanlışları söyleyebilir,
duyguları hisleri,her şeyi ama her şeyi öğretebilirlerdi. Fakat hiçbirisi annesi olamazdı. Hiçbiri...

Sean,daha henüz küçük yaşta annesini kaybetmiş,annesizliği en derininde hissetmişken,şimdi de on yedisinde babasını da kaybetmek istemiyordu. Annesizliği 17 yıl çekmiş ve sonsuza kadar çekecek iken,babasızlığı kaldırabileceğini sanmıyordu.

Üstelik babası, intihar girişimleri sonucu felç kalmış iken olmazdı...

Tekerlekli sandalyesinde oturan babasının gözleri dışarıda ki bahçede iken, Sean dizlerinin önünde çömelmişti. Elleri babasının dizlerinde,gözleri dolu dolu ona bakıyordu.  Saçlarına aklar düşmüş,gözlerinde ki hayat ışığı yıllardır sönmüştü.

Burnunu çekerek,titreyen dudakları ile zorlukla tebessüm etti.  "Baba...oğlun ile konuşmayacak mısın?"Ses gelmedi. Çünkü Jungkook'un konuştuğu zaman ağzından çıkan kelimeler bunlar olabiliyordu. 'Lalisa gitti. Anne gitti,Sean. Melek oldu. Yandı,kül olup uçtu gökyüzüne.'

Bazen normal bir biçimde konuşurdu oğlu ile bazense ağzını bıçak açmaz sadece ağlardı.  Sabahları bahçeyi izler,geceleri ise gökyüzüne bakıp tebessüm ederdi. Gözlerinden süzülen yaşlar ile.  Saçları çok uzamıştı,artık toplanıyordu. Yüzü çökmüştü. Gözleri yıllardır aynı olduğu gibi mosmordu. Dudakları kupkuru,bitik gözbebekleri yorgundu. Babasının ölmek istediğini,hissetmesinin acısını sadece o bilirdi.

senior assassin | lkWhere stories live. Discover now