53

773 104 123
                                    

Lalisa, 6 Kasım 2020.
13.21


"Jungkook?"
Kapıyı ardımdan kapatarak odayagirdim. Öylece yatağında uzanmıştı. Cam balkondan yağmurlu havayı izliyordu. Elinde de Mina'nın oyuncağı vardı.

İsmini seslenmem ile bana döndü. Ağlamamak için yanaklarımı içten kemirdim. Yavaşça doğruldu.
"Sorun ne? Bir yerin mi ağrıyor? Bacağın mı? Doktoru çağırtabilirim."

Gülümseyip yatağa oturdum ve ellerini tuttum. "Bir yerim ağrımıyor. Nerden çıkardın?" Omuzunu indirip kaldırdı.
"Bilmem. Artık insanların ses tonundan bile korkmaya başladım. Sürekli bir şey olacakmış gibi hissediyorum. Sende öyle 'Jungkook' diyince korktum."

Kendinde değildi. Ne ben,ne o ne diğerleri. Mina'nın gidişi çok ağır gelmişti. Toparlanmak zor geliyordu. Jimin ve Taehyung,aynı Jungkook gibi odalarından çıkmıyordu. Şimdi ise onları ayağa kaldırma görevi biz kızlardaydı . Zor olacak mı bilmiyorum. Ama pes etmeyeceğiz. Kucağında ki oyuncağa bakıp gülümsedim. Mor bir kediydi. "En sevdiği oyuncağıydı..."
buruk sesine karşılık iç çektim.

"Ölmeden bir gün önce benden akülü bir araba istemişti. Hemen almıştım,lakin yurtdışı olduğu için gelmesi uzun sürüyordu. Fakat şimdi oda da öylece duruyor..."

Titreyen sesi ile ellerini okşadım.
"Lalisa,Mina çabuk ısınamayan bir çocuk. Sürekli 'üşüyorum baba' derdi. Ama şimdi buz gibi toprağın altında. Çok üşüyordur değil mi? Sıcak kollarımı bekliyordur o. Gidelim mi? Çıkaralım onu oradan. Çok üşür,Lalisa. Ağlıyordur şimdi. Beni bekliyordur..."

Hıçkırıklara boğulmasına karşın sıkıca sarıldım. Yüzünü gömüp,boğuk boğuk ağlamaya devam etti. Gözyaşlarım damlamasın,daha da ağlamasın diye kendimi sıkıyordum. Ne kadar Mina'yı seversem seveyim,onu yeni tanımıştım. Jungkook,benden çok onunla zaman geçirdi. Kim bilir bugüne kadar neler yaşadılar. Asla onun içinde ki yangını söndüremezdim. Biliyorum bende çocuğumu kaybettim. Lakin ben daha yeni iken kaybetmiştim ama Jungkook? O Mina ile yıllardır beraber vakit geçirmişti.  O da yetmezmiş gibi 2 evlat acısı...

Hem benim için hem onun için çok ama çok zordu. Düşse de yerden kalkan bu adam,şimdi ayağa kalkma gücünü ne kendinde buluyordu,ne de kalkmak istiyordu artık. Huzur istiyor,
istiyorum,istiyoruz ...
"

Jungkook,sevgilim..."

Fakat hıçkırıkları yüreğimi dağlarken ,konuşmak zor geliyordu. Söyleyemem de ağzımdan hıçkırığım kaçar ve o daha çok ağlar diye korkuyordum.  Alışkanlıkları tam bıraktı,bırakacak derken üstüne gelen bu acı onu daha da kahredecek ve tekrar diyecekti. En çokta bundan korkuyorum...

"Lalisa,sen...sende gitmezsin değil mi?"

Kolları bedenimi hızla sararken,
bedenine daha çok yaklaşmış bulundum. Saçlarımı okşadı elleri. Parmak uçlarındaki o yorgunluğu,her telimde hissettim. Oturup saatlerce ağlayasım vardı bu duruma.
"

Mina'nın ve doğmamış çocuğumuzun,
yanına mı gideceksin?"

İç çekişleri,titreyen göğsü... Jungkook sertti lakin sadece intikam istediği zaman. Jungkook duygusaldı lakin sadece sevdiklerini ondan kopardıklarında... İki karakteri vardı onun. Sertliğini göstermek zorunda oldukları,merhameti ve sevgisi ile sarmalamak istedikleri... Merhameti ve sevgisi sadece bize işlerdi. Sertliğini göstermek zorunda oldukları ise ezeli düşmanları.

senior assassin | lkWhere stories live. Discover now