12

1.8K 272 90
                                    

Oksijensizlik yüzünden ciğerlerim çığlık atarcasına bir nefes uğruna çırpınırken annemin içimdeki enerjiyi alabildiği kadar almayı planlarcasına işlemlere oldukça hızlı bir şekilde devam ediyordu. Sıvının içerisinde olmama rağmen kapsülün metal kısımlarından gelen deli edici çınlama sesinin yanı sıra midemin üst kısmı yanıyormuş gibi acıyor ve göğsüm ve omuzlarım arasında kalan bölge -özellikle de köprücük kemiklerimin altı- şiddetle sızlamaya devam ediyordu. Ben ise yerden tamamen bağlantısı kesilmiş gibi sıvı dolu kapsülün içinde sabit kalmış ve kollarımı ağrıyan karnım üzerine sararken bacaklarımı da kendime çekerek bilincimin tamamen kaybolmasını ve sessizce ölmeyi bekliyordum, ki zaten sadece saniyelerimin kaldığını bilmek beni biraz olsun rahatlatan tek gerçekti.

Bilincimi kaybetmek üzereyken kapıya kırılırcasına darbeler indiğini ve arkasındaki bağırış seslerinden birinin babama ait olduğunu fark etmem biraz zaman almıştı. Sonrası ise biraz karanlıktı. Ne kadar zaman geçtiğinin farkında değildim ancak kapsülün seslerinin tamamen kesildiğini ve arka kapağın açılarak içerideki tüm sıvının benimle birlikte dışarıya sürüklendiğini hissetmiştim. Boğuk boğuk sesler duymaya devam ediyordum ancak kim olduğunu pek ayırt edebildiğimi söyleyemezdim ve yapabildiğim tek şey, suyla birlikte dışarıya sürüklenen bedenimle ölü gibi yatmaktı.

Hayal meyal, birinin nefes alıp almadığıma ve nabzıma baktığını fark etmiştim, ardından da kısık bir lanet cümlesiyle birlikte göğsüme belirli ritimlerle binen dehşet verici ağırlığı ve ağzımdan ciğerlerime doğru giden havayı hissetmiştim. Bu rutin bir süre devam ettikten sonra boğazımdan yükselen sıvıyla birlikte krize girmiş gibi tüm bedenimi ele geçiren bir şok dalgası yayılmıştı.

"Lanet olsun, lanet olsun, lanet olsun!" diyerek öksürmeye devam eden minik bedenime iri kolların sarıldığını hissetmiş ve yavaş yavaş netleşen seslerin arasından, bana sarılan sesin babam olduğunu fark etmiştim. "Sorun yok, geçti. Geçti.. Hala yaşıyorsun..." diye mırıldanırken, benden çok kendi kendine konuşuyormuş gibi gelirken gözlerimi açmadan öksürüklerimin yavaş yavaş azalmasını ve sona ermesini beklemiştim. O sırada tamamen netleşen seslerle birlikte, arka tarafta oluşan arbedeyi ve annemin öfkeli çığlık seslerini de duyabilmiştim.

"Hastane yönetimine bu kadının yaptıklarını açıklayıp onu polislere teslim edin. Ayrıca bu kadına, çocuğumu öldürmeye teşebbüs etmesi nedeniyle dava açıyorum. Bana bir avukat ayarlayın." diyerek beni sıkı sıkı sarmalayan babam, katı bir sesle konuşmuş ve annemin de bu odadan götürülmesiyle birlikte odadaki gürültü azalmaya başlamıştı. Ben ise kasılan bedenimi tamamen serbest bırakarak, beni bekleyen karanlığa sımsıkı sarılmıştım.

Yine de beklediğimin aksine görüşüm kararmak yerine aydındanınca gözlerimi açarak etrafa, yani oyun odasına bakmaya başlamıştım. Kendi bedenimde değil gibiydim, çünkü hareketleri ve baktığım yerleri kontrol edemiyordum. Yapabildiğim tek şey, izlemekti...

"Martin. Aras, onun odasında toplanmamızı söyledi. Acele et, önemliymiş." diyerek kulağıma fısıldayan Melany ile görüşüm yanımda olan Melany'nin ciddi yüzüne döndükten sonra ağzımdan "Tamam." diye bir ses çıkmıştı ve tamamen yabancı olmadığım bu sesin de Martin'e ait olduğunu fark etmiştim. Martin'in bedenindeydim, ve bu gördüklerim pek de rüyaymış gibi gelmiyordu.

Hızlı adımlarla zihninde bulunduğum Martin ve Melany, hiçbir şey yokmuş gibi gülerek Aras'ın odasına girdikten sonra arkasından kapıyı kilitleyerek odanın zemininde halka oluşturacak şekilde sıralanmış çocuklara katılarak çemberin eksik kısımlarını tamamlamışlardı.

Bu çocuk çemberinin tam ortasında da Teddy bulunuyordu.

"Şimdi, herkes burada olduğuna göre..." dedikten sonra ciddi bir ifadeyle Hiro'ya bakan Aras, ellerini önünde birleştirerek etraftaki herkesin bilinmezlikle gerilmesine neden olan sorunun dudakları arasından çıkmasına neden olmuştu. "Dün gece tam olarak ne oldu?" 

Rüya Askeri 2  [Final]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin