37

912 147 47
                                    

"Zerter o gün ödülümün bir gün geç geleceğini söyleyince ben de arabasını kaçırıp parçalatarak arabanın parçalarını ucuza sattım, ve kazandığım parayla da sekretere sessiz kalması için rüşvet vermiştim." dememle birlikte yeni bir kahkaha tufanına kapılan Martin, gülmekten ağrıyan karnını tutarak yere yığılırken Melany de gülerek onu yerden kaldırmaya çalışıyordu.

Melany, Martin, Rachael ve Hiro'yla olan dramatik buluşmamızın ve saatler süren ağlama seansımızın ardından derin bir sohbete kendimizi kaptırmıştık, ki gözyaşlarının ardından keyifli bir sohbete evrilen konuşmamız gittikçe daha eğlenceli bir hal almaya devam etmesi de tamamen ortamın sihrinden ibaret gibiydi. Onlara merkez binasındayken işlediğim suçları ve Zerter'ı her seferinde nasıl köşeye sıkıştırdığımı anlatırken, onlar da bana bu zamana kadar neler yaptıklarını ve başlarından geçen olayları anlatmışlardı. Hayatımın son birkaç senesini toplasam bile, kesinlikle bugün güldüğüm kadar gülümsemeyi elde edemezdim muhtemelen.

"Ona ilk uyarımı verdiğim zaman, sizin hastaneden kaçışınızı güvenlik kameralarından izlerken Zerter'in odaya daldığı gündü. Yüz ifadesini görmeliydiniz, şaşkınlıktan kaskatı kesilmiş ve yüzü sinirden kıpkırmızı olmuştu. Ah, keşke bir fotoğrafını çekebilseydim. Dart oynarken bize hedef tahtası olabilirdi."

Eğlenceli sohbetimiz tüm gece uzayıp gitmiş, ve Ali Amcayla Defne Teyze bizi sabaha karşı salonun ortasında hepimizi yerde sarmaş dolaş yatarken bulmuştu.

Tabi Defne Teyze bu tuhaf manzarayı telefonuyla ölümsüzleştirmeyi de unutmamıştı.

Haftalar bu şekilde akıp giderken huzurlu bir şekilde Aras'ın evinde yaşamaya devam etmiş, hastanede fizik tedaviye başlamış ve tüm vaktimi arkadaşlarımla geçirmeye başlamıştım. İlk haftalar tekerlekli sandalye kullanmak zorunda kalsam da, sonraki haftalarla arkadaşlarımın desteğiyle hafif hafif yürümeye başlamış, sonrasında fizik tedavinin de etkisiyle ağır da olsa kendi başıma yürümeye başlamıştım. Ah, kendi başıma ilk kez yürüdüğüm gün hepsinin yüzündeki ifadeyi unutamıyordum. Sanki kendi çocukları ilk adımını atıyormuş gibi duygulanmışlar, hatta Melany ipin ucunu kaçırmış bir halde ağlamaya başlamıştı.

Tabi tek sorun da bu değildi. Başta kendi evime dönme konusunda ısrar etsem de Defne Teyze yüzündeki o sevimli ifadeyle bana bakarak bir şekilde beni burada kalmaya ikna etmeyi başarmıştı, ancak eve kısa bir ziyaret etmeme itiraz etmemişlerdi. Aras'la beraber arabaya binerek benim evimin olduğu yere doğru yola çıkarken seneler sonra eve dônmenin verdiği o yabancı duyguyla bir süre baş başa kalmıştım. Sokaklar tamamen değişmiş bir şekilde beni karşılamasına rağmen, anılarım bu evden ayrılışımı saniye saniye zihnimde resmetmeye devam ediyordu.

Dürüst olmak gerekirse, bu evle ilgili bir tane bile güzel anım yoktu.

Sadece o küçük Rüya'yı ve onun soluk dünyasını çizdiği rengârenk resimlerle canlandırmaya çalışmasını görmek ve o küçük kıza seslenmek istiyordum. Zor bir hayat olacak, ama yolun sonu o kadar güzel ki demeliydim mesela. Senin hayal bile edemeyeceğim bir mutluluk seni bekliyor demeliydim..

"Geldik." diye konuşan Aras'ın sesini duymamla birlikte düşüncelerimden sıyrılırken sessizce dışarıda hala yeni gibi görünmesine karşın bakımsız olan evi görünce bir süre duraksasam da, hemen ardından arabadan inerek Aras'la beraber eve doğru ilerlemeye başlamıştım. Kapıya geldiğimizde de Aras cebinden bir anahtar çıkararak kapıyı açmış ve içeriye girmemi beklemişti.

Ben ise dümdüz yüzüne bakmıştım.

Evimin anahtarını nereden bulmuştu ki? Bende bile öyle bir şey hiç olmamıştı.

Rüya Askeri 2  [Final]Where stories live. Discover now