5

2K 276 76
                                    

"Rüya! Beni dinlemiyor musun?!" diye bir anda bağıran Melany'yle birlikte oturduğum yerde irkilerek ona dönmüş ve şaşkın bir ifadeyle onun öfkeli yüzüne bakmıştım.

"Hayır, dinliyorum."

"En son ne dedim o zaman?" dediğinde duraksayarak yüzüne suçlu bibifadeyle bakmaya devam etmiştim.  Aslına bakarsak evet, kesinlikle onu dinlemiyordum ama bu benim suçum değildi. Son bir aydır haftada üç veya dört kez içine girdiğim  o kapsülü andıran alet yüzünden doğru düzgün dinlenemiyordum ve daha dün o aletten çıkmama rağmen yıllarca uyumamış gibi hissediyordum. Son günlerde iyice bitkin düştüğümü çok fazla fark eden olmasa da Aras benim için oldukça endişeliydi. O sırada Melany'nin gözleri dolmaya başlamasıyla birlikte endişeyle elimdeki boya kalemini bırakarak onun yanına gitmiş ve elini tutarak endişeyle konuşmaya başlamıştım.

"Özür dilerim, ağlama lütfen. Söz bundan sonra seni daha dikkatli dinleyeceğim."

"Ölme!" demesiyle birlikte irkilerek şaşkın bir şekilde yüzüne baktığımda Melany dolu gözlerle yüzüme bakmaya devam etmişti. "Annem, ne kadar sağlıklı hissedersem o kadar hızlı iyileşeceğimi söylemişti. Sen hiç sağlıklı görünmüyorsun, yüzün hep bembeyaz." derken gözlerinden yaşlar akmaya başlamıştı. Ah, sadece bir dakika öncesine kadar bunu başkalarına fark ettirmediğimi düşünüyordum oysa... "Annem iyileşmem için hep düzgünce yemek yememi söyler, ama sen son zamanlarda yemek bile yemiyorsun. Ölmeyeceksin değil mi? Ölürsen sana çok küserim."

"Hayır, tabiki ölmeyeceğim." diyerek ona verebileceğim en güzel gülümsememi vermiştim. "Sadece uykumu alamadım, ama yarına bol bol uyuyup enerji depolayacağım ve seninle bol bol oyun oynayacağım. Tamam mı?" dediğimde ikna olmuş gibi eliyle gözlerini sildikten sonra başı sallayarak beni onaylamıştı. "Hadi, terasa gidip diğerleriyle oynayalım." diyerek terasta ebelemece oynayan çocukları işaret etmiştim. O da elimi tutarak ayağa kalkmış ve benim de kalkmama yardım ederek yavaş adımlarla elimi bırakmadan terasa ilerlemeye devam etmişti. Terasın kapısı açılır açılmaz beynime işleyen büyük bir gürültü irkilmeme neden olmuştu.

[Neden sürekli ben ebe oluyorum?]

[Önümden çekilsene! Yakalanacağım!]

[Ben acıktım, yemek saatine ne kadar kaldı ki?]

[Ah, çekil!]

Kimse konuşmuyordu ama beynimin içinde onlara aitmiş gibi hissettiren öyle büyük bir gürültü kopmuştu ki ne olduğunu anlamadan olduğum yerde taş kesilmiştim. O sırada bir çocuk ebeden kaçarken başka birine çarparak yere düşmesiyle birlikte ellerimde ve dizlerimde tarifsiz bir acı oluşmuştu. Normal bir düşme acısının çok daha ötesinde bir acıydı.

"Rüya? Noldu, gelmiyor musun?"

[Ah, canım hiç acımadı.]

Bakışlarım benimle konuşmaya çalışan Melany'e döndüğünde ne dediğini anlamaya çalıştım bir süre. Beynimdeki gürültü öyle yoğundu ki, normal sesleri anlamakta güçlük çekiyordum ve sanırım bu gürültü yüzünden başım dönmeye başlamıştı. O sırada Melany'nin gözleri iri iri olunca burnumdan çeneme doğru ilerleyen bir sıvı hissetmiştim ve elim direk olarak onun elinden ayrılıp burnuma gitmişti. Ellerime bulaşan kan beni şoka uğratsa bile dünya ayaklarımın altından kayıyormuş gibi hissederek dizlerimin üzerine çökünce Melany bana destek olmak için omuzlarımdan tutmuştu ve ağız hareketlerinden anladığım kadarıyla sanırım bağırıyordu.

[Ne olmuş?]

[Kan mı o?]

[Sanırım kız ölecek. Babam iğne olursak iyileşeceğimizi söylemişti ama...]

Rüya Askeri 2  [Final]Where stories live. Discover now