22

1.5K 255 136
                                    

"İstediğin müzikler..." diyerek elindeki minik hafıza kartını bana uzatan Zerter'a karşılık olarak oturdugum yatağımdan kalkmadan kartı elinden alarak kısaca inceledikten sonra masamın üzerine koymuş ve sabırla Zerter'ın gitmesin beklemiştim. O ise benim ifadesiz yüzüme dümdüz bir şekilde baktıktan sonra sessizce odamdan ayrılmak üzereyken, kapıyı açmadan hemen önce eli kapı kolundayken duraksamış ve saniyelik bir üzüntü ifadesini yakalayabildiğim yüzünü bana çevirmişti.

"Zeki bir kızsın..." diye mırıldandıktan sonra kendi kendine, "Bunu söylemem hiç doğru değil, ama pes etmeni istemiyorum." diye konuşmasına devam etmişti. Ben ise ifadesiz yüzümü, onun üzgün gözlerine dikerek "Ne için çabalamalıyım?" diye sordum, sanki cevabını bildiğim bir soruyu soruyormuş gibi meraksızca. "Kendi canım için mi?.. Söyleyin bayım, bende ondan kaldı mı?"

Söylediklerime sessiz kalan Zerter, başını yeniden kapıya doğru çevirse de kapı kolundaki eli hareket etmemiş ve öylece kapının önünde dikilmeye devam etmişti. Ben ise her zamanki ifadesizliğimle fırsat bulduğum anlarda ona savunmasız yerinden vururcasına konuşmaya devam ederek onun canını sıkmaya devam etmiştim. "Ailem ve arkadaşlarım için mi çabalamalıyım? Onları zaten burada kalarak korumuyor muyum? Benim ölene kadar sessiz kalmam karşılığında onlara dokunmayacağınızı söylememiş miydiniz?"

"Bunları sadece deneklerin kaçmasını sağladığın için söyledim. Başıma çok fazla bela açmıştın.."

"Sessiz kalmasaydım, onlara zarar vermeyecek miydiniz?"

Cevabını bildiğim soruya sessiz kalan Zerter'ın derin bir nefes verdiğini duysam bile umursamadan konuşmaya devam ettim. "Pes etmedim, bayım. Sadece hedef değiştirdim." dememle birlikte Zerter başını hafifçe çevirerek yan profilinden bana bakarken gülümsemeye çalışarak "Ve şimdiki hedefim de, acısız bir şekilde ölmek.." diye konuşmamla birlikte Zerter dudaklarını birbirine bastırarak yeniden önüne dönmüş ve kapıyı açarak odadan hızla ayrılmıştı.

Dümdüz bir ifadeyle kapanan kapıya bir süre baksam da, hemen ardından umursamazca yatağıma uzanmış ve sabah saatlerinde olmamıza rağmen uykusuzluktan ölüyormuşum gibi hisseden bedenimle birlikte uykunun beni sarmalamasına izin vermiştim. Çok bir zaman geçmesine izin bile vermeden hissettiğin tuhaf bir hafiflik hissi, yeniden bedenimden ayrıldığımı anlatırken, her seferinde yaptığım gibi yatağın üzerinde bilinçsizce uyuyan bedenimi izlemiştim bir süre. Beyaz saçlarıma oldukça yakın bir renkte olan soluk tenim, tüm canlılığını kaybetmiş gibiydi ve bedenim "bir deri bir kemik" kıvamına henüz gelmese de oldukça zayıftı. O sırada gözlerime takılan ve bedenimden çıkan incecik enerji iplikleri farklı yönlere dağılırcasına sonsuzluğa uzanıp giderken, benimle bedenim arasındaki bağın olduğundan daha ince göründüğünü fark etmiştim.

Umursamadan diğerlerine oranla daha kalın görünen bağa dokunmamla birlikte görüş açım birden değişirken kendimi beklediğim gibi yeniden Aras'ın odasında bulmuştum. Ancak bu sefer oda, düşündüğümden biraz daha kalabalıktı. Cam kenarında bulunan geniş L koltuğa sıralanan Melany ve Rachael dışında, yerdeki armut koltuğa oturan Martin de odada bulunan sınırlı sayıdaki kişilerdendi. Aras ise sıkıntılı bir yüz ifadesiyle derin düşüncelere dalmış bir şekilde yere bakarken, ben ise onun arkasında kalan bölümde, gardırobunun hemen önündeydim.

O an, sadece izlemek istedim. Onları, ne kadar büyük ve güzel olduklarını, hayatlarını sadece capcanlı yüzlerinden tahmin edebilmeyi... Hepsi de benden uzun ve çok sağlıklı görünüyorlardı. Büyümelerini izleyebildiğim için içten içe mutlu olduğumu hissettim.

Odanın içi, son geldiğim zamana oranla çok daha ferah ve aydınlıktı. Önceki sefer tüm pencere ve panjurlar kapalı olduğu için -ve muhtemelen geceye denk geldiğim için- kasvetli olan oda şimdi güneş ışıklarıyla doli ve daha enerjikti. Ayrıca Aras kendini biraz daha toparlamış gibi yüzü daha canlıydı ve geçen sefer göz altlarında gördüğüm morluklardan şimdi eser kalmamıştı.

Rüya Askeri 2  [Final]Where stories live. Discover now