3

2.3K 286 61
                                    

"Rüya arkadaşınız bundan sonra bizimle kalacak. İyi anlaşacağınızı umuyorum." diyen öğretmen sırtımdan hafifçe öne iterek  diğerlerinin yanına gitmem için beni yönlendirirken çekingen bir ifadeyle kollarım arasındaki Teddy'e daha sıkı sarılarak birkaç adım ilerlemiş ve ardından durarak çocuklara  bakmıştım. Yaklaşık on iki çocuğun bulunduğu bu oyuncaklarla dolu odada herkesin gözleri bana çevrilmişti ve kesinlikle güvende hissetmiyordum...

"Rüya! Buradayım!" diye bana seslenen  tanıdık bir ses duymamla birlikte başımı o yöne çevirir çevirmez gözlerim koyu mavi gözlerle buluşmuştu. Daha dün tanıştığım ve adının Aras olduğunu düşündüğüm çocuk bana el sallayarak varlığını bana fark ettirdikten sonra arkadaşlarının yanından ayrılıp bana yönelmişti. "Bizim grubumuzda olduğuna çok sevindim." dedi heycanla konuşurken bir elimden tutarak arkadaşlarının olduğu yere yönelirken. "Dün seni göremeyince başka bir gruba katıldığını düşünmüştüm."

Bir şey demeden sessizce tuttuğu elime bakarak onu takip etmeye devam ettim.

"O benim en yakın arkadaşlarımdan birisi, adı Enes." derken kumral saçlara ve kahverengi gözlere sahip bizim yaşlarımızdaki bir çocuğu işaret  ederken, çoktan o çocukların yanına ulaşmış ve yerde oturarak oluşturdukları çemberin bir parçası olmuştuk. Herkes sırayla kendini tanıtırken Rachael'ın yanında oturan ve saçları 1 numaraya vurulmuş gibi kısacık olan çocuğa sıra gelince coşkulu bir ifadeyle adının Martin olduğunu söylemiş, ardından da yanında siyah saçları ve kahverengi gözleri olan Rachael onun ensesine küçük bir tokat çarparak "Martin değil, keltoş diyeceksin." diyerek gülmeye başlamıştı. Diğerleri de bu manzaraya gülmeye başlarken olayın gerisinde kalmanın verdiği anlamsız bir gülümsemeyle onları izlemiştim. O sırada Aras, benim konuyu anlamadığımı fark ederek neler olduğunu bana açıklamaya başlamıştı.

"Geçen hafta Rachael'ın doğum günü vardı, ve öğretmen hediye olarak hepimize şekerli sakızlardan dağıtmıştı.O gece Martin sakızı ağzından çıkarmadan uyuyakalmış, sabah uyandığında saçlarının her yeri pembe şekerli sakızla kaplıydı." dedikten sonra benim gülmemle o da gülmeye başlamıştı. "Öğretmen onun saçını kesmeye çalışırken Martin tüm gün boyunca ondan ağlayarak kaçmış ve yeni sakızlı saç stilini çok sevdiğini söylemişti." derken diğerleri de bu olayı hatırlarcasına gülmeye başlarken ben de onlara katılmıştım.

●●●

Yaklaşık üç aydır bu hastanede kalıyordum ve yeni arkadaşlar edinmiştim. Burada yeni bir ailem olmuş gibiydi ve onlar yüzünden neredeyse kendi anne-babamın olduğunu unutuyordum. Aşı odalarında anneme veya babama rastladığımda, onların söylediği gibi onlarla konuşmadan aşımın olup bitmesini bekliyordum ancak onlara denk geldiğim her seferde ikinci olarak kırmızı bir iğne daha oluyordum. Diğer iğnelere oranla bu iğne çok daha acı veriyordu ve ertesi günü yüksek ateş yüzünden oyun odasına gidemiyor, üstüne bir de tüm gün boyunca odamda tıkılı kalıyordum. Yine de o günü atlattıktan sonra, teselli olurcasına tüm arkadaşlarım beni sıcacık bir kucaklamayla karşılıyordu ve istemsizce aşı günleri haricinde bile ailemi görmeyi istemiyordum. Buradaki gerçek sevginin sıcaklığını  tattığımdan bu yana, ailemin sevgisini kazanmak için boşuna uğraşmışım gibi hissediyordum. Yaptığım tek şey korkan bir kuş gibi kendi kafesinde çırpınarak kendine daha çok zarar vermekti, oysa o kafesi kendime kalkan olarak kullanmak da tamamen benim tercihim olabilirdi. Yine de umutsuzca kaçıp kurtulabileceğime, umutsuzca ailemin beni yeniden sevebileceğine inanmıştım.

Bunun dışında tek sorun, hafta sonları aşılar diğer binada yapıldığı için, aşılardan hemen sonra çocuklar aileleriyle bahçeye inip tüm gün boyunca zaman geçirebiliyordu ve benim zamanını benim için harcayabilecek bir ailem olmadığı için hafta sonları tüm gün boyunca yalnız takılır, bazen kitaplar okur veya resimler çizerek kendi kendime zaman öldürürdüm.

Rüya Askeri 2  [Final]Where stories live. Discover now