34

910 173 57
                                    

"Melany, uyan artık. Saat dokuz olmak üzere." diye konuşan Martin'in sesini duymamla birlikte bakışlarımı televizyonun ekranından ayırırken havada ters bir şekilde süzülen bedenimin takla atarcasına dönerek düz bir konuma gelmesini sağladıktan sonra bacaklarımla bağdaş kurarak havada onlara doğru süzülmüştüm ağırca. Martin de sıkıntılı bir yüz ifadesiyle, bedenime sıkıca sarılarak uyuyan Melany'i uyandırmaya çalışıyordu. "Hadi uyan. Bak Rüya da rahatsız olacak."

"Olmaz olmaz." diye uykulu bir şekilde söylenen Melany'e istemsizce gülerken, onun söylenmeye devam ettiğini fark etmiştim. "Rüya benimle uyumayı sever. Yanında uyursam, Rüya kabus görmeyecek."

Ah...

Çok sevimliydi!

"Martin haklı, Melany." diye konuşan kişi, yattığım yerin hemen yanındaki koltukta oturan Aras'tı. "Ona çok sıkı sarılıyorsun. Böyle yatmaya devam edersen Rüya'nın boynu ağrıyacak."

"Of, iyi. Kalkacağım... Sadece 5 dakika daha."

Melany'nin huysuzca homurdanması beni yeniden güldürmüştü, ancak o sırada kapının çalması tüm dikkatimi o yöne yönlendirmeme sebep olmuştu. Aras'ın komutuyla birlikte kapı aralanırken, içeriye giren beden tamamen bana tanıdık gelen bir yüze sahipti.

"Ah Hiro, sen geçen gün Japonya'ya dönmemiş miydin?" diye merakla konuşan Martin'e karşılık olarak gülümseyen Hiro'nin yüz hatlarına iyice bakmıştım. Oyun odasındaki en küçük denek olmasına karşın, şu anki bedenimden daha büyük gösteriyordu. Tamamen sağlıklı bir şekilde büyümüş olsa da, yüz hatları onu ele veriyordu.

Ah, karanlıktan korktuğu için o uyuyana kadar yanında kalmamı isteyen o küçük çocuk nereye gitmişti böyle?... Ne kadar hızlı büyümüşlerdi..

"Ama biraz fazla hızlı büyümüşler." diye söylendim istemsizce somurturken.

Ah, benim bedenim hala 14 yaşındaki bir çocuk gibiydi..

"Babamdan bir süre daha burada kalıp araştırma yapmak için izin istedim." diye Martin'e cevap vermek için konuşan Hiro'nun dediğini önemsemeden araya giren Aras, hızlıca "Kayıtları alabildin mi?" diye sormuştu.

"Biraz zor oldu, ama sonunda aldım." dedi Hiro, aynı Aras gibi hızlıca cevaplayarak.

Ohohoo... Burada ne haltlar dönüyordu acaba?

"Ne kaydı?" diye ciddi bir sesle konuşan kişi, bu sefer ben bile şaşırtan Melany'di. Daha iki dakika önce beş dakikalık uykuya mahrum gibi görünen kişi, şimdi tüm uykulu halinden arınmış bir şekilde ciddiyetle bedenimin yanında oturur pozisyonda Hiro'ya bakıyordu.

"Ben açıklarım, sen kayıtları aç." diye Hiro'ya bakarak konuşan Aras'la birlikte Hiro başını sallayarak elindeki bilgisayar çantasıyla birlikte odadaki masalardan birin yönelirken Aras ciddiyetini koruyarak Martin ve Melany'e dönmüş ve konuşmaya başlamıştı. "Rüya'yı bir şekilde o binadan çıkarmış ve Zerter Carlai denen o adamı tutuklatmış olabiliriz ama bu, her şeyin bittiği anlamına gelmiyor. Şu anlık durulmuş olabilirler, ancak deneylere yeniden başlama ihtimalleri oldukça yüksek. Hatırlarsanız bunca deneyin, bu deneylerin başındaki adamın kızı için yapıldığını söylemişti Rüya, ancak tutuklanan isimler arasında Emily diye birisi yoktu." diye derin bir nefes verdikten sonra ayağa kalkarak kollarını havaya kaldırıp belini esnettikten sonra yeniden konuşmaya başlamıştı. "Ayrıca Rüya'ya ne yaptıklarını bulmamız için, o binanın içinde ne olduğunu öğrenmemiz gerekiyor. Rüya'ya ne olduğunu bulursak, onu nasıl uyandırabileceğimizi de buluruz. Bu yüzden Hiro'dan, Merkez binasının kamera kayıtlarını istedim. Kayıtların hepsi polisteydi, ancak onlara bakma gibi bir yetkimiz yoktu. Hiro da, babasının yardımıyla bu kayıtlara ulaşabilecek tek kişiydi."

"Bize niye bir şey anlatmadın?" diye soran kişi, kaşlarını çatarak Aras'a bakan Martin'di. Aslına bakarsak, Martin'in yüzünü ilk kez bu kadar ciddi görüyordum sanırım.

"Kayıtları alıp alamayacağımız kesin bir durum değildi, sizi de durduk yere umutlandırmak istemedim."

"Bu seferlik bir şey demeyeceğim." diye konuşan Martin, ciddi bir ifadeyle Aras'a bakarken soğuk bir sesle konuşmaya devam etmişti. "Ama ne olursa olsun, bir kez daha bizden habersiz bir şeyler yapmaya kalkarsan bunu tekrar ılımlı karşılamayacağım. Bırak boş yere umutlanan sadece biz olalım."

"Aklımda bulundururum." diye aynı soğuklukta konuşan Aras'in gözleri, bir süre Martin'in yüzünde gezindikten sonra bakışlarını Hiro'ya çevirerek onun yanına yürümeye başlamıştı. Hiro ise çoktan bilgisayarı açmış ve otuz kadar harddiski masanın üzerinde belli bir sıraya göre sıralamıştı bile.

"Kronolojik olarak mı izleyelim, yoksa izlemek istediğiniz özel bir tarih var mı?" diye konuşan Hiro'yla birlikte Martin ve Melany de yerlerinden kalkarak Hiro'nın yanına yönelirken, içimde oluşan tuhaf bir izlenme hissiyle havada süzülerek pencereye doğru ilerlemeye başlamıştım.

"Önce Rüya'ya ne olduğuna bakmalıyız diye düşünüyorum. Bence ilk olarak baskın yaptığımız günün kayıtlarından geriye doğru izlemeye başlamamız en iyisi olacaktır." diye konuşan Aras'ın sesini duysam da, umursamadan pencerenin önüne gelerek aşağıdaki bahçede gezen insanlara bakmaya başlamıştım. O sırada bahçede siyah kapşonlu ceketiyle duran ve ceketin şapkasıyla yüzünün yarısını kapatan tanıdık bir silüet görünce, istemsizce olduğum yerde irkilmiştim.

○●○
Benim yaptığım şu eşekliğe bakın :| Bu bölümü geçen hafta yazmıştım, ama bilin bakalım bu beynini poposunda taşıyan yazarınız neyi unutmuş.. Tabiki de bölümü yayımlamayı! (Avuç içiyle alnına vuran ve salaklığıyla dövünen yazar emojisi*)

Ayrıca medyadaki şarkı için   zaman_cicekleri 'ne buradan kucak dolusu sevgiler♡

Rüya Askeri 2  [Final]Where stories live. Discover now