14

1.8K 277 66
                                    


"Hazır mısın?" diye biraz üzgün olan bir ses duyduğumda, çalışma masasında oturan babama bakarak hafifçe gülümsemiş ve sırt çantamı yere bırakarak odadaki yatağa yeniden oturmuştum. Uyandığımdan bu yana, aslında doğruyu söylemek gerekirse "babamın benim uyandığımdan haberdar olduğu günden bu yana" diye cümleye başlamak daha doğru olurdu, yaklaşık dört gün geçmişti ve babam, benim ayrılış günümü en fazla bu kadar erteleyebilmişti. Özellikle de kahverengi olan gözümün de maviye döndüğünü ve bunun sebebini kapsamlı bir araştırmayla anlamamızın deneye çok büyük katkıları olduğu konusunda çok fazla diretmişti ancak onun bu görüşü kabul görmedi. Yine de elinden geldiği kadar bana yardımcı olmaya çalıştığını biliyordum, ve arkamda böyle güvenilir bir insanın olduğunu bilmek beni biraz olsun rahatlatmaya yetiyordu.

"Kabul ettiler mi?" diye sordum, yüzümdeki gülümsemeyi bozmadan beklentili bir ifadeyle babama bakmaya devam ederek. Babam ise, beni onlara vermenin karşılığında istediği "deneyin durdurulması" olayından bahsettiğimi anlamış gibi yüzüne buruk bir tebessüm yerleşmişti.

"Sadece Emily'nin tamamen iyileşmesi durumunda bunu kabul edebileceklerini söyledi." diye konuşunca, anladığımı belirtircesine başımı sallayarak onu onaylamıştım. Babamın anlattığına göre Emily denen kız, bu deneylerin başındaki adamın kızıydı ve tüm bu masrafı da sadece onu iyileştirebilmek için yapıyordu. İroni ya, sırf bir tanesini iyileştirebilmek için yüzlercesini harcamaktan başka bir şey de değildi bu yaptığı. "Üzgünüm." diye mırıldandığını duyunca, düşüncelerime biraz ara vererek yeniden babama dönmüştüm. "Berbat bir baba olduğumun farkındayım."

Üzgün bir yüzle ellerine bakarak konuşan babamla birlikte dudaklarımdan minik bir kıkırtı dökülmüş ve babamın bana dönmesini sağlamıştı. "Biraz öylesin." dedim sevimlice gülümseyerek kısık gözlerle babama bakarken. "Ama nasıl iyi bir baba olacağını öğrendiğin için ve bana son zamanlarda gerçekten bir babam varmış gibi hissettirdiğin için mutluyum." diye mutlu bir ifadeyle konuştuğumda, babamın yüzündeki ifade biraz daha kırılganlaşmıştı sanki.

"Özür dilerim." dedi babam sessizce, yeniden bakışlarını suçlu ve kırılgan bir ifadeyle ellerine çevirirken. "Bunu çok geç öğrendim."

Ayağa kalkarak ağır adımlarla babama doğru yürümüş ve ellerimi babamın omuzlarına koyarak ona sarılmıştım.

"Sorun değil." diye gülerek konuştum yeniden. "Gelecekte yeniden evlenmeye karar verirsen ve bir kardeşim olursa, ona nasıl davranman gerektiğini biliyor olacaksın. Bu yüzden mutluyum, çünkü çok iyi bir babaya sahip olacak."

Babamın elleri ağır hareketlerle sırtıma yerleşirken babamın hafifçe "Adı..." diye titreyen sesini duymuş ve söylemek istediğini anlamama rağmen kendini toparlayarak cümlesine devam etmesini yeniden gülümseyerek beklemiştim. Birkaç sene önce, babamın benim için böyle duygulanabileceğini söyleselerdi, muhtemelen inanmazdım, ancak şimdi onu böyle görmek beni nedensizce cesaretlendiriyordu.

Bir çocuk ölüme yürürken nasıl cesaretlenirdi?

Bir çocuk, gerçek bir babaya sahip olduğunda böyle mi hissediyordu? Eğer en başından beri böyle olsaydı, bu güne kadar tüm sustuklarıma haykırır mıydım? Daha güçlü bir çocuk olur muydum?

Eğer böyle olsaydı, hiç kansere yakalanır mıydım?

"Adını.." diye kontrol etmeye çalıştığı sesiyle konuşmaya başlayan babamla gerçekliğe döndüm yeniden. "Adının ne olmasını isterdin... Kardeşinin?" diye konuşmaya başlayan babamla birlikte gülümseyerek geri çekilmiş ve koltukta oturduğu için eşitlenen boylarımızla birlikte direk olarak dolu dolu olan gözlerine bakmıştım.

Rüya Askeri 2  [Final]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin