21

1.6K 257 136
                                    

"Neden bunu yapıp duruyorsun..." diye kısık bir sesle konuşan Aras, ağırca geri adımlayarak yatağına oturmuş ve karanlık bir ifadeyle yere bakmaya başlamıştı. "Bizim için ölümü göze alıyorsun ve senin yerine de yaşamamızı söyleyerek ölürken bile bizi düşünmeye devam ediyorsun.. Neden bunu yapıyorsun anlamıyorum.."

"Çünkü sizi seviyorum.." dediğimde Aras kızaran gözlerini yeniden bana çevirerek "Canımı acıtan da bu. Bizim için ölüyorsun, ve bizim yapmaya çalıştığımız tek şey seni unutmaya çalışmak.."

"Böyle olmasını ben istedim-"

"Ama senin ölmeni ben istemiyorum!" diye sesi hafifçe yükselirken, bunu kontrol altına almaya çalışırcasına dudağını ısırmıştı.

Derin bir nefes aldıktan sonra onun tam karşısında yere oturarak bağdaş kurmuş ve ellerimi ovuştururken bakışlarımı da ellerime çevirmiştim. "Kendimi bildim bileli, çok da güzel bir aile ortamında yetişmedim. Hatırladığım en eski anımda bile ebeveynlerimin bana olan nefretinden başka bir şey yok. Güzel şeyler yapsam bile bana doğru kalkan el, hicbir zaman başımı okşamak için değildi." diye konuşmaya başladığımda sessizce karşıma geçerek yere oturan Aras, benim gibi bağdaş kurarak bana bakmaya başlamıştı. "Sizinle tanışınca, sarılmanın verdiği o sıcacık histen bile bihaber olan cahil bir kız çocuğuydum." derken başımı kaldırıp buru bir gülümsemeyle Aras'ın yüzüne bakarken, onun yüzündeki ifadenin oldukça üzgün olduğunu söyleyebilirdim. "Melany ve Martin'in benim için kavga ettiğini görmek bile beni öyle mutlu ediyordu ki, o anı bir saniye fazla yaşamak için ömrümden 10 seneyi gözüm kapalı feda ederdim. Çizdiğim resimlere verdiğiniz önem, oyun oynarken kahkahalarımızın birbirine karışması, geceleri toplanıp birlikte uyuduğumuz zamanlar, her yıl gökyüzündeki patlayan çiçekleri el ele izlememiz... Öyle sevgi dolu, sıcacık bir yere düşmüştüm ki, bunu hak edip etmediğimi bile defalarca sorgulardım."

"Daha fazlasını hak ediyorsun..."

"İşte bu yüzden.." dedim gülümseyerek. "Bu yüzden sizin için ölüme yürümek beni korkutmuyor. Çünkü buna değer. Sizin için ölmeye değer."

"Ama söz vermiştin..." diye konuşurken sesi titreyen Aras, duraksayarak yutkunurken dolan gözlerini bile gizleme amacı gütmemişti. "Güneşi izleyeceğimizi söylemiştin."

"Benim güneşim sendin, Aras.." diye gülümserken Aras'ın gözlerinden dökülen yaşlar, kalbimi sızlatmaya başlamıştı ancak buna rağmen gülümsememi bozmadan konuşmaya devam etmiştim. "Hastayken yanımda olduğunda, korktuğum zamanlar elimi tutuşunda, kahkahalarıma ortak olduğunda hep güneşi izledim ben. Ateşten daha çok içimi ısıtan ellere sahip güneşim, sendin.."

"İstemiyorum... Senden sonra nasıl yaşayacağımı öğrenmek istemiyorum." diye gözyaşları içerisinde boğuk sesiyle konuşan Aras, yüzünü elleriyle kapatarak ağlamaya devam ederken elimin onun başını okşamak isteresine kalktığını fark etmem, olduğum yerde kaskatı kesilmeme ve ona dokunamayacağım gerçeğini kabullenerek elimi isteksizce geri çekmeme neden olmuştu. Bundan sonraki yarım saati de, Aras'ı teselli etmekle ve onu yeniden gülümsetmeye çalışmakla geçip gitmişti. O sırada yere damlayan bir kan damlasının ince sesi kulaklarımda yankılanırken, Aras'ın şaşkın bir ifadeyle burnunu kapatarak ayaklanmasını ve odasındaki banyoya yönelmesini durgun bir ifadeyle izlemiştim. Sanırım bu, onun bağını haddinden fazla yıprattığım anlamına geliyordu ve bir an önce geri dönüp onu iyileştirsem iyi olacaktı.

Ayağa kalkarak banyonun açık kapısının yanında durmuş ve kanamaya devam eden burnunu yıkayan Aras'a bakmıştım sessizce. "İyi misin?"

"İyiyim... Ama bu tarafa bakmasan iyi olur, biraz fazla kan var."

"Sorun yok, ben alışkınım."

Cevabımı duymasına rağmen sessiz kalan Aras'a aldırmasam da çatılan kaşları gözümden kaçmamıştı. Ona doğru bir adım daha atarken "Bağını çok uzun kullandım, üzgünüm." diye konuşmamla Aras hızlıca eline birkaç tane peçete almış ve burnunu kapatarak bana dönmüştü.

"Saçmalama, seni bir saniye fazla görmek için komaya girmeye razı olduğumu biliyorsun."

"Burnun kanarken böyle konuşmamalısın." diyerek başımı yana eğip gülümsediğimde Aras'ın somurttuğunu fark etmem gülümsememi derinleştirmişti. "Şimdi geri dönüp seni iyileştirsem iyi olacak, yoksa gerçekten komaya girebilirsin."

"Biraz daha-"

"Tekrar geleceğim." dedim yeniden gülümseyerek. "Daha güçlerini nasıl kullanacağını öğretmem gerekiyor, ayrıca diğerlerine de söyleyeceklerim var. Benden öyle kolay kurtulamayacaksınız.." diyerek şaka yaparcasına konuştuğumda Aras'ın yüzü kasılsa da, dikkatini başka bir şey çekmiş gibi duraksamıştı.

"Güçlerimi mi?"

"Bunu da sonraki ziyaretimde açıklayacağım. Şimdi biraz eğilir misin?" dediğimde merakla yüzüme baksa da, dediklerime uyarak eğilmiş ve yüzünü yüzüme yaklaştırmıştı. "İyi geceler." diyerek parmak uçlarımda yükselerek Aras'ın alnına bir öpücük kondururken, dudaklarımın alnıyla temas etmesiyle birlikte görüşüm karararak yeniden kendi bedenimde gözlerimi açmıştım.

Yorgun bedenim, saatin sabaha karşı olduğunu bilmesine rağmen umursamazca uykuya yönelirken, bedenime döndüğüm için Aras'ın kurun kanamasının durmuş olmasını umarak yeniden kendimi uykunun kollarına atmıştım.

●○●

...Minik bir yazar notu...

Rüya'nın imperlerine (misketlerine) tüm denekler bağlıydı, hatta Rüya bedeninden ayrıldığında (şu hayaletimsi tuhaf enerji formuna geçtiğinde) bedeninden çıkan ince enerji iplikleri de bu bağlardı.

Rüya bedeninden ayrıldığında, bedeninin yanında durabildiği gibi bu bağlara dokunarak diğer deneklerin yanına gittiğinde kendi bedeniyle arasındaki bağı denekler aracılığıyla esnetmiş oluyor.
Yoksa kendi bedeninden bu kadar uzaklaşması, bedeni ve ruhu arasındaki bağın kopmasına ve dolaylı yönden ölmesine sebep olurdu.

Aslına bakarsak bu ruh çıkarma yeteneği Rüya'nın telekinezi yeteneğiyle bağlantılı. Gücünü bedeninden ayırmak yerine bu enerjiyi uzaktan nesneleri hareke ettirmek için de kullanabilir.

Aras'ın Rüya'yı görmesinin sebebi ise, Rüya'nın onun bağına dokunması oluyor. Bağlar aracılığıyla seyahat ederken kendi bedeniyle arasında çok fazla mesafe olacağı için hayatta kalmak için bir nevi Aras'a bağlanıyor ve kendi bedenine dönmek için Aras'a dokunması yeterli oluyor (yani Aras, onun kendi bedeni işlevini görüyor), ve evet, Rüya enerji formundayken Aras'a dokunabilir.

Tabi Aras Rüya'yı enerji formundaki gibi mavi görmüyor. Gördüğü şey, Aras'ın zihnindeki Rüya figürü. Yani Rüya'yı son hatırladığı şekliyle görüyor, çünkü bu enerji formu kimsenin görebileceği bir şey değil ve bağlar aracılığıyla Aras'ın yanına gittiği için bu enerji formunu beyni algılasa da gözleri görmüyor. Bu yüzden beyni, algıladığı enerjiyi, onu hatırladığı en yakın cisme, yani bu şekilde bir figüre dönüştürerek Rüya'yı görüp duyabilmesine olanak sağlıyor.

İşin teorik kısmı bir yana, işin özü Rüya Aras'ın zihnindeki görüntüleri kullanarak onu görüp duymasını sağlıyor. Umarım yeterince açıklayıcı olmuştur, sorularınız olursa elimden geldiğince cevaplamaya çalışacağım^^ (Spoiler hariç:)

Rüya Askeri 2  [Final]Where stories live. Discover now