44

708 123 77
                                    

Yoğun bir baş ağrısı yüzünden gözlerimi zifiri karanlık olan hastane odasına açarken, iyice ağrımaya başlayan başım yüzünden istemsizce gözlerimi yeniden kapama ihtiyacı duymuştum. Ardından da sıkıntılı bir nefes vermiş ve sessizce buraya nasıl geldiğimi düşünmeye başlamıştım ancak o anda baş ağrımı ikiye katlarcasına beynime doluşan anılar, istemsizce aldığım soluğu da yarıda kesmişti. Hızla yattığım yataktan kalkmak için hareketlensem de, tamamen yatağa bağlı olduğumu ve kılımı bile kıpırdatamayacak durumda olduğumu fark etmemden başka bir işe yaramamıştı bu.

Ardından da sessizce hareket etmeden yatmaya devam etmiş ve görebildiğim kadarıyla etrafımda ne var ne yok incelemeye başlamıştım.

İlk bakışta normal bir hastane odası gibi görünse de, normal bir hastane odasına kıyasla fazla sade, penceresiz ve fazla boştu. Aslında tekrar bakınca, duvarların normal duvardan çok çok daha pürüzsüz bir yüzeye sahip olduğunu fark etmiştim. Muhtemelen bu da sahip olduğum güce karşı aldıkları minik birkaç önlemden sadece biriydi. Bu da demek oluyordu ki, gücümü buradan kaçmaya çalışmak için harcamam beni boşu boşuna güçten düşürecek ve onları bana karşı avantajlı hale getirmekten başka bir işe yaramayacaktı.

Dikkatli düşünmeli ve önce diğerlerinin nasıl olduğunu öğrenmeliydim.

O sırada üzerinde uzandığım sedyenin üst kısmı yukarıya doğru hareket ederek koltuk şeklini almış, hemen ardından da ışıklar açılmıştı.

İlk birkaç saniye aydınlık yüzünden gözlerimi kısarak etrafa bakmak zorunda kalsam da, gözlerim ışığa alışınca gördüğüm manzara da bir hayli beni hayrete düşürmeyi başarmıştı.

İyi haber, diğerlerinin nerede olduğunu öğrenmiştim.

Kötü haber, onların durumu da benim durumumdan pek farklı değildi.

Kalın camlarla çevrili yan yana büyük bir çember oluştururcasına dizilmiş küp şeklindeki odaların içinde, sedyelere bağlanmış bir halde oturuyorduk ve şu anki durumumuzun deney faresinden gram bir farkı olmaması da içinde bulunduğumuz bu saçma duruma ayrı bir cazibe katmaya devam ediyordu.

Sıkıntıyla derin bir nefes vererek umutsuzca diğerlerinin iyi olup olmadığını inceledim.

Benim bulunduğum cam hücrenin hemen yanında, solumda kalan hücrede bulunan Melany'nin yüzündeki tuhaf bir korku ve çaresizlik ifadesi, içimi acıtmıştı. Gerçi onun yanındaki Rachael ve Martin'in durumu Melany'den pek de farklı değildi. Tam karşımda olduğu için bana biraz uzak kalsa da, yüzünü oldukça net bir şekilde görebildiğim Aras'n durumu da, pek iç açıcı değildi. Gözlerinde görmeye alışık olduğum o parlaklık gitmişti, ve yüzü oldukça solgun, yüz ifadesi de tamamen bitik görünüyordu.

Sadece yüzüne bakmak bile içimdeki acının her saniye katlanarak büyümesine neden oluyordu... Sadece yanına gitmek, ve ona sarılmak istedim.

Yine de, artık bunu yapmaya hakkımın olmadığının da oldukça farkındaydım.

Benim için kendini riske atmıştı, ve ben de onun için, onu ve ailesini korumalıydım. Bunu bile beceremeyecek kadar düşüncesiz aptalın teki olmam tamamıyla benim suçumdu. Sadece beni almalarının oldukça kârlı ve iyi bir anlaşma olduğunu düşünmüştüm, ailesini öldürebilecekleri hiç aklıma gelmemişti. Buna rağmen onlara güvenmeyip Defne Teyze ve Ali Amca'nın etrafında birer kalkan oluştursaydım, şu anki durumda olmazdık. Bu tamamen...

Tamamen benim suçumdu.

"Sonunda güzellik uykunuzdan uyanmanız ne güzel." diyerek geniş çemberin tam orasında durarak sahne ışıklarını üzerine alan kişi tabiki de Zerter Carlai'den başkası olmamıştı.

Rüya Askeri 2  [Final]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin