16

1.8K 266 62
                                    

Sıkıntıyla oflayarak yatağımda yüz üstü uzanmaya devam ederken ellerimin arasıdaki çocuk kitabına acıyan bir ifadeyle bakmaya devam ediyordum. Buradaki kitapların hepsi saçma sapan hikayelerle ve sayfanın yarısını kaplayan resimlerle dolu olduğu için vaktimi öldürmekten başka bir işe yaramıyorlardı, ki bu da benim canımı ciddi anlamda sıkmaya yetiyordu. Buraya resimli kitap koymayı bu kadar istiyorlarsa, en azından bir hayvan ansiklophedisi koymayı düşünmelilerdi. En azından böyle bir durum, aşırı saçma olan hikaye kitapları kadar sinirimi bozmazdı.

O aksiyonlu kaçış olayından sonra, Zerter denen adam gözetmenlik görevini unutmuş gibi üç gün boyunca yanıma pek uğramamıştı ve son iki gündür de bana karşı biraz temkinli olmaya başladığını fark etmiştim, yani en azından artık ben onun ofisindeyken bilgisayarını açık bırakmıyor veya beni de yalnız bırakabileceği durumlarda ofisinden ayrılmıyordu. O olayların sorumlusunun ben olduğumu öğrendiğinden bu yana oldukça meşgul gibiydi ancak beklentimin aksine sinirli değil, bana karşı daha ilgiliydi. Sanırım deneği beklentilerini aştığı için elde ettiği sonuçlardan oldukça memnundu, tabi sevincini kursağında bırakan yegâne olay da diğer deneklerin kaçmış olmasından başka bir şey de değildi...

Sanırım onların bana karşı olan tedirgin bakışlarından zevk almaya başlamıştım..

O sırada kapının tıklandığını duymamla birlikte istifimi hiç bozmadan "Gir." komutunu vermiş ve kapıyı açarak içeriye girmeden kapıdan bana bakan Zerter'in sesinin odamdaki nihai sessizliği bozmasına izin vermiştim.

"Bugün enerjini çıkartacağız." diye lafı hiç dolandırmadan dümdüz konuşan Zerter'a bakmadan "Neden?" diye ilgisiz bir sesle sormuştum, bu bunu yapmamla birlikte Zerter birkaç saniye duraksasa da ardından içeriye girerek kapıyı kapatmış ve kapının yanındaki duvara yaslanarak göğsünde bağladığı kollarıyla net bir ifade oluşturarak bana bakmaya devam etmişti.

"Nedenini biliyorsun. Böyle anlaştık ve sen de bu yüzden buradasın." diye konuşunca aynı tonda "Böyle bir anlaşmayı kabul ettiğimi sanmıyorum." diyerek onu cevaplamıştım.

"Sana sormamıştık zaten." diye soğukça konuşan Zerter'ın sesini ilk kez böyle duyduğum için gözlerimi kitaptan alarak ona çevirmiş ve soğuk bakışlarına ilgisiz gözlerle karşılık vermiştim.

"Bana sormanızı beklememiştim zaten." diye onu taklit ederek konuştuktan sonra buz gibi bir ifadeyle konuşmaya devam etmiştim. "Ancak eminim ki labaratuvarınızın bembeyaz ve tertemiz zemininde yere yatarak salya sümük ağlayan on beş yaşında bir çocuk görmek istemezsiniz. Ayrıca edindiğim tecrübelere göre bu enerji çıkarma olayına direnirsem, sizin fazla mesai yapmanıza neden olacağımın da oldukça farkındayım. Böyle bir duruma düşmek istemiyorum, ve eminim siz de böyle bir senaryoyla karşılaşmak istemezsiniz."

"İşbirliği mi teklif ediyorsun?"

"Evet." diyerek umursamaz ve rahat bir ifadeyle yattığım yerde doğrularak yatağa oturmuş ve ayaklarımı bir çocuk gibi ileri geri sallamaya başlamıştım. "Enerji çıkarmanın birden olamayacağını söylemiştin, bu da enerji çıkarmayı kısa partlara böldüğünüz anlamına geliyor. Her sefer için senden küçük bir ödeme istiyorum."  diye konuştuğumda Zerter denen adamın yüzünde ne cevap vereceğini düşünen bir ifade oluşunca, yeniden konuşmaya başlayarak bu durumu kısa kesmeyi amaçlamıştım. "Merak etme, herhangi  bir olay çıkarmayı veya kaçmayı düşünmüyorum. İsteklerim oldukça basit olacak. Mesela sadece benim seçtiğim kitaplardan oluşan bir kitaplık, bir fotoğraf makinesi veya bir çift ayakkabı gibi basit istekler. Ne de olsa bunlar son günlerim, ve gönlümce yaşamalıyım değil mi?"

"Pekala, isteğini kabul edeceğim." diyerek beni onaylayan Zerter'e hafifçe gülümsemiştim. "Öyleyse şimdi ne istiyorsun."

"Bir fotoğraf malinesi." dedim, sanki bunu kabul edeceğini daha öncesinden de biliyormuş gibi seri bir şekilde hızlıca cevap vererek. "Zamanı yakalamak istiyorum, çok hızlı geçiyor çünkü."

"Tamam, yarın makinenin elinde olacağına emin olabilirsin. Öyleyse şimdi beni sorunsuzca takip edebilirsin, değil mi?"

"Evet." diyerek yataktan kalkıp ona doğru yürümeye başladığımda, Zerter de odanın kapısını açarak odadan çıkmış ve sola dönerek koridorda ilerlemeye başlamıştı. Ben de birkaç büyük adımda ona yetiştikten sonra yeniden konuşmaya başlamıştım.

"Ama görüntüyü hafıza kartına depolayan makimelerden istemiyorum. Böyle, çektiğim an fotografı elime alabilmeliyim."

"Anladım anladım." diyerek gülümseyen Zerter asansörün düğmesine basarak kapıların açılmasını beklerken bana dönmeden "Bana güvenebilirsin." diye konuşmuş ve ağırca açılan asansörün kapılarından içeriye adım atarak asansöre binmişti. Ben de onu takip ederek asansöre binince, Zerter asansör düğmelerinden 8 ve 3 rakamlarına aynı anda birkaç saniye basıli tutunca, bu iki düğmenin etrafındaki cılız ışık birden yeşile dönmüş ve asansör aşağıya doğru hareket etmeye başlamıştı. Tedirgin duygular beni yavaş yavaş ele geçirmeye başlasa da sakin ifademi korumaya devam etmiştim. Güçlü durmak zorundaydım.. Korktuğumu hissettirirsem, bu oyunu baştan kaybederdim...

Birkaç saniyenin sonunda dikkatli nefes alışlarımla birlikte çarpan kalbimi sakinleştirirken asansörün kapısı açılmış ve üst katlara oranla biraz daha loş görünen bir koridor karşımıza çıkmıştık. Asansörün katlarını saydığım için şu anda -5.katta olmalıydık ve iç sesim bunun kesinlikle legal olmadığını haykırıyordu ki, işin bu kısmını bir ara koz olarak kullanabileceğim düşüncesi beni biraz olsun rahatlatmaya yetiyordu.

Buraya geldiğimden bu yana bozmadığım sakin ifademle Zerter'ın yanından yürümeye devam ederken, ara ara yandaki hasta odalarında ölü gibi görünen beyaz saçlı çocukları görsem de bu durumu iyice içten içe sindirmeye çalışmıştım. Birkaç sene önce gözlerim önünde ölen arkadaşımı andırsalar da, durumları ona göre daha iyiydi. En azından kemikleri vücutlarında çıkıntılar oluşturacak kadar zayıflamamışlardı, ve görebildiğim kadarıyla burada sadece üç tane çocuk vardı.

O sırada soldaki kapılardan birini açarak içeriye giren Zerter ile birlikte ben de onu takip ederek içeri girince, bomboş odadaki birkaç doktor ve onların yanında tekerlekli sandalyeye kalın metal kelepçelerle bağlı olan sarışın bir kızla karşılaşmıştım. Ben girdikten sonra da Zerter arkamdan kapıyı kapatırken çatılı kaşlarımla kızı incelemeye devam ediyordum. Sarı saçları omuzlarına dökülürken donuk yeşil gözleri de yere mühürlenmiş gibi başka bir yere ayrılmıyordu. Kolları ve bacakları metal kelepçelerle bağlı olmasını tuhaf bulmama yetecek kadar zayıf ve soluk bir tene sahip olan kıza bakarken başımı kızdan çevirmeden Zerter'e hitaben "Makine nerede? Enerjimi çıkarmayacak mısınız?" diye sormamla birlikte doktorlar yavaş yavaş kapıya yönelip dışarıya çıkarken Zerter yanıma gelerek elini omzuma koymuş ve "Bunun için makineye ihtiyacımız yok. Bu kız, enerjini daha hızlı çıkarmak için burada."

"Çok tuhaf görünüyor.." diye tedirgin bir tonda kendi kendime mırıldansam da elini omzumdam çekerek odadan çıkmak üzere olan Zerter'a dönmüştüm. "Ne yapmam gerekiyor?"

"Hiçbir şey." diye gülümsemiş ve kapıdan çıkmadan hemen önce konuşmays devam etmişti Zerter. "Sadece karşı koyma ve olduğun yerde kal." dedikten sonra odadan ayrılmış ve odanın kapısını arkasından kapatmıştı. Cam bile bulunmayan beyaz odada bu tuhaf kızla baş başa kalırken, kapıdan gelen ince bir "click" sesiyle kapıyı kilitlediklerini anlamış ve aynı sesin arkamdaki bir noktadan gelmesiyle istemsizce olduğum yerde donakalmıştım. Tedirginlik katsayım hızla yükselirken ağır hareketlerle başımı kızın olduğu bölgeye çevirsem de, metal kelepçelerin çoktan açıldığını ve kızın artık orada olmadığını fark etmem kalp atışlarımın kulaklarımda yankılanmasına sebep olurken nefesimi kesen yegâne etken, ensemdeki sıcak nefesten ibaret olmuştu.

Rüya Askeri 2  [Final]Where stories live. Discover now