24

2.6K 293 154
                                    

Gözlerimi gecenin bir yarısı odamda açarken, şiddetle ağrıyan başımı umursamadan beyaz tavanımı izlemeye ve bunu yaparken de bir yandan bugün olanları düşünmeye başlamıştım. Genel olarak onları teselli etme ve durumu kabullenmeleri üzerine yaptığım konuşmanın ne kadar etkili olduğundan emin değildim ancak bu durumun, onları ölümüme hazırlama yolundaki ilk birkaç adım görevini üstlendiğini biliyordum. Zaten bir kez cenazeme gelmişlerdi, ve ikincisi onları ilki kadar yaralamamalıydı. Buna rağmen emin olduğum bir şey vardı ve bu da, bu sefer ölsem bile cesedimi görmeden asla ölü olduğuma inanmayacakları ve bu inkârın onların canını çok daha fazla yakacağıydı.

Her neyse...

Onları eğitme şeklimi az çok düşünürken, benden sonra nasıl hayatta kalabilecekleriyle ilgili bir ton fikir üretmeyi ve bu konuda belli bir yol kat etmeyi başarmıştım. Vücutlarının sürekli üretmeye devam ettiği enerji kullanılmadıkça birikerek vücutlarına zarar vermeye devam edecekti ve ben ölünce bana bağlı olan bağları da kopacak ve tamamen impersiz bırakacaktı ki, bu durum da onların yetenek kullanmasını tamamen imkansız hale getirmekten başka bir halta yaramıyordu. Bir şekilde bu enerjiyi kullanarak vücutlarından atmazlarsa, sonrasında onlar için ölümcül bir sonuç doğurabilirdi ve dolaylı olarak imperlerle birlikte ölürsem, onların da yaşamak için en fazla birkaç haftası kalacaktı.

Bu enerji biriktikçe bir lanet gibi onları yavaş yavaş acı bir şekilde öldürürdü.

Bu yüzden ilk amacım, bağlı oldukları imperleri bir şekilde onların bedenine aktarmanın bir yolunu bulmalıydım. Nasıl yapacağım konusunda birkaç teoriden öteye gidememiş olsam da, birkaç test ve kendi üzerimde yapabileceğim birkaç deneyle bunun da üstesinden gelebileceğime emindim.

Sonraki adım ise, onların beyin hasarını önlemek olacaktı. İmperler beni vücudumda olduğu için onlarda beyin hasarı gibi bir durum söz konusu değildi ancak imperleri onlara aktarırsam, maksimum bir hafta içerisinde beyinlerine aldıkları hasar yüzünden öleceklerdi ayrıca onların güçlü yanları, eskiden kanser taşıyan organlarıydı ve içlerinde beyin tümörü olmasına rağmen hayatta kalan tek ben vardım. Bu durumda beyinleri, benimki gibi sürekli kendini yenileyemiyor ve hasar almaya çok açık oluyordu. Yetenekler arasından iyileştirme ve yenilemeye eğilimli bir yetenek olduğundan emindim ancak bu yeteneğin kime bağlı olduğunu bilmiyordum. Diğerlerinin imperlerini bu yeteneğe sahip kişiye bağlayabilirsem, bu bağlar herkesin bedenini sürekli iyileştirebilir ve ölmelerini engelleyebilirdi. Ancak işim kolay olmayacaktı, çünkü bana bağlı olan kişiler sadece oyun odasındaki arkadaşlarım değildi ve onların haricinde elli, belki de yetmiş denek daha bana bağlı durumdaydı. Zaten bu deneyler yüzünden ölmesem, bu kadar fazla deneyin bana olması bile beni kolayca öldürmeye yeterliydi. Sadece on-on beş kişinin aynı anda yetenek kullanması bile vücuduma çok fazla yük bindirdiği için beni anında öldürmeye yeterdi.

Ah... Ölmeden önce yapmam gereken çok fazla şey vardı ve ben sadece bunları düşünürken bile yoruluyordum.

Derin bir nefes alarak yatağımdan kalkıp ağır adımlarla çalışma masama oturarak bir kağıt- kalem çıkarmış ve izleyeceğim yolu kafamda daha iyi şekillendirmek amacıyla  almaya başlamıştım.

1.Adım: İmperleri bağlar aracılığıyla deneklere aktar.

2.Adım: Şifacı çocuğun kim olduğunu bul.

3.Adım: Deneklerin hepsini birbirine bağla. (Bu bağ için tümör tedavisinde kullanılan ilaçları araştırmalı ve bağ oluşturmalarını destekleyen bir ilaç geliştirmelisin.)

4.Adım: Güçlerini nasıl kullanacaklarını onlara öğret.

5.Adım: Deneklerin haftalık harcamaları gereken ideal enerji miktarını hesapla.

6.Adım: Ölmeden önce Zerter'in suratına sağlam bir yumruk geçir.

İmperleri bağlı oldukları kişilere aktarmak ve şifacı çocuğun kim olduğunu bulmak şimdilik ertelenebilirdi ancak denekleri hayatta kalmaları için birbirlerine bağlamam için bir ilaç yapmam gerekecekti, ne de olsa keyif olsun diye bağ üreten bir yeteneğim yoktu. Aslına bakarsak, diğer denekleri bana bağlamak için kullandıkları ilacı bulmam yeterliydi ancak neye benzediği konusunda bir fikrim bile yoktu ve ilacı kullandıklarında hepsinin sadece bana ne şekilde bağlandığına bakacak olursak, bağlayıcı ve bağlanan deneklerin kullandıkları ilaçlar birbirlerinden oldukça farklı olmalıydı. Durum buysa, tüm deneklere iki ilacı birden vermemiz gerekiyordu, ancak iki ilacın birlikte kullanımı herhangi bir yan etkiye sahip mi bilmiyordum ve bu durum kulağa oldukça sakıncalı geliyordu. Bu ilaçları belirli bir süre arayla verecek olsak bile, benim o kadar zamanımın kaldığını hiç sanmıyordum.

"İlaç yapımından başlayalım." diye mırıldanarak masamdan kalkarken not aldığım kağıdı birkaç kez katlamış ve çalışma masamın çekmecesini çıkartıp masanın üzerine koyduktan sonra kağıdı o boşluğa fırlatmış ve çekmeceyi yeniden yerine yerleştirerek çekmeceyi kapatmıştım.

Hazır beni iyice çaresiz ve uysal biliyorlarken, ellerine benden tekrar şüphelenmelerini sağlayabilecek kanıtlar vermemeye dikkat etmeliydim. Aynı diğer flash ve fotoğrafları odanın hiç akıl sır ermeyecek noktalarına sakladığım gibi, bunu da önemsemeden çöpe atamaz veya yok edemezdim.

Rahat hareketlerle odamdan ayrılıp merdivenlere yönelirken her yerin zifiri karanlık olması dışında hiçbir sorun yoktu. Tek aydınlatıcımın ayın pencerelerden içeriye sızan beyaz ışığı olması, burayı çeşitli paranormal hikayelerdeki hastaneler gibi gösterirken umursamazca tek bir ışığı bile olmayan zifiri karanlık merdivenlerden bir kat aşağıya inmiş ve aşağı kattaki ilaç numunelerinin bulunduğu labaratuvarlardan birine girerek ışıkları yakmıştım. Sonuna kadar steril ortam diyebileceğim geniş labaratuvarın havası bile tek bir toz zerresi bulamayacağımız türdendi ve istemsizce hayatımın geçtiği bu iticu ortam bana iyice kirli hissettirmeye devam ediyordu. Derin bir nefes alarak ilaç numunelerinin bulunduğu dolaba ilerledikten sonra cam kapağı aç(a)madan önce ilaçları üstünkörü incelemeye başlamıştım. Aradığım içeriklere sahip üç ilacı hızlıca gözüme kestirdikten sonra masalardan birinin üzerindeki plastik eldivenleri elime geçirmiş ve ardından doktorların özel eşyalarını bıraktıkları dolaba yönelip makyaj çantalarından birini alarak içini karıştırmaya başlamıştım.

Toz pudra kutusuyla küçük hassas bir fırçayı alarak çantayı öylesine masanın üzerine bırakırken dolap kapağında duran bir parmak izinin üzerine, izlediğim eski bir filmde gördüğüm şekilde fırçayla pudra sürerek tamamen görünür hale getirmiş ve bir bant kullanarak parmak izini banda aktarmıştım. Ardından da bandı dikkatli hareketlerle işaret parmağıma yapıştırdıktan sonra yeniden ilaç dolabına yönelmiş ve ilaç dolabının hemen yanında duran ve kilidi açmak için kullanılan parmak izi okuyucusuna bantlı olan parmağımı basmıştım. Ekranın birden yeşil yanması ve cam kapağın yana kayarak açılması istemsizce beni sevindirirken, heyecanımı kısa tutarak gözüme kestirdiğim üç ilacı almış ve mikroskop bulunan masanın birine oturarak ilaçları ve içeriklerini incelemeye koyulmuştum.



Rüya Askeri 2  [Final]Where stories live. Discover now