15

1.8K 296 60
                                    

"Merhaba, sizi gördüğüme çok sevindim. Düşündüğümden daha tatlı görünüyorsunuz." diyerek Merkez binasının girişinde beni karşılamaya gelen otuzlu yaşlardaki takım elbiseli adam, beni buraya getiren ve bana buraya kadar eşlik eden görevliye gitmesini söyledikten sonra görevlinin uzattığı sırt çantamı  eline alarak bana bakıp sevimli oldugunu düşündüğü bir ifadeyle gülümsemişti.

"Adım Rüya."

"Ben de Zerter, bugünden itibaren seninle ben ilgilenecek kişiyim." diye konuşarak elini bana uzattığında ellerimi üzerimdeki ceketin cebine koyarak "İnsanlara dokunmayı sevmem." diye Zerter denen adamın elimi tutma davetini kesin bir dille reddetmiştim.

"Öyle mi? Öyleyse beni takip edin, sizi odanıza yönlendireceğim." diyerek gülümsemesini sürdürdükten sonra eliyle sağ taraftaki koridoru işaret ederek ağır adımlarla yürümeye başlayınca, ben de onun yanından ilerlemeye devam etmiştim. "Yönetim tarafından sürekli gözetimim altında tutulmanız istendiği için gününün çoğunu benim ofisimde geçirmen gerekecek, ama endişelenme. Sıkılmaman için sana özel bir kitaplık yaptırdım ve içinde her türden kitap bulunuyor."

"Teşekkürler." diyerek onun güler yüzlü ifadesine soğuk bir sesle cevap verirken çoktan asansöre binmiş ve Zerter'ın onuncu kata basmasını düz ifademle izlemeye devam etmiştim. Kapıların ağırca kapanmasını bekledikten sonra yukarıya doğru hareket eden asansörle birlikte "Enerjimi ne zaman çıkaracaksınız?" diye soğuk bir tonda konuşmuş ve birkaç saniyeliğine Zerter denen adamın duraksamasını izlemiştim.

"Henüz değil." diyerek birkaç saniyelik sessizliği bozarcasın konuşan Zerter'dan bakışlarımı ayırarak önüme dönmüş ve asansörün cam kapıları ardından geçen katlara yeniden bakmaya başlamıştım. "Bu bir anda yapabileceğimiz bir şey değil, bir süre seni burada misafir edeceğiz."

"Anladım." diye soğuk bir tonda konuşarak cevap vermiş ve birkaç saniye süren uzun sessizliğin Zerter denen adamı nasıl gerdiğini ilgisizce izlemiştim, ardından da asansör durmuş ve kapıların yeniden açılmasıyla birlikte Zerter denem adamla yürüyerek koridorlardan geçmeye başlamıştık. Kısa bir süre sonra da, eski odamı andıracak şekilde çok da büyük olmayan ve cam kenarına yerleştirilmiş olan bir yatağın yanında geniş bir çalışma masası ve yatağımın ayak tarafında da aynı boyutlarda bir gardrop vardı. Onun dışında dikkatimi çeken tek şey, turuncu ve mavi renklerindeki halıdan başka bir şey değildi.

"Burası yeni odan." diyerek içeriye girmiş ve çantamı masaya bıraktıktan sonra çıkarak, "İstersen burada kalabilirsin, ben buradan ofise geçeceğim. Ofisim hemen şurada, sağdan üçüncü kapı." diye açıklayınca odamın kapısını kapatarak Zerter denen adama bakmış ve "Ofisi de görmek istiyorum." diye konuşmuştum. O ise gülümseyerek beni yönlendirmiş ve ofis dediği geniş olan odaya girmemizi sağlamıştı. Bir duvarı tamamen camdan ibaret olan ve odanın bir köşesinde geniş bir çalışma masasıyla ve arkasındaki neredeyde bir duvarı kaplayacak kadar büyük olan kitaplıkla doluydu. Odanın diğer köşesinde ise, daha küçük olan renkli kitaplarla dolu bir kitaplık, yanındaki tekli bir koltuk ve uzun bir abajur bulunuyordu.

"Orayı senin için yaptırdım, istediğim gibi takılabilirsin." diye konuşan Zerter'i başımla onaylayarak kitaplıktan bir kitap seçmiş ve rahat koltuğa oturarak okumaya başlamıştım, ki çocuk kitabı olduğu için oldukça sıkıcı görünüyor ve uykumu getiriyordu.

○●○

Akşam saatlerinde, güneş tamamen gökyüzünden silinip yerini aya bıraktığı bir saatte Zerter'a acil bir telefon gelmiş ve hızla buradan ayrılmak zorunda kalmıştı. Bana ise burada kitap okumaya devam edebileceğimi, ya da istersem odama dönebileceğimi söylemeyi de unutmamıştı. Benim için getirttiği küçük baharatlı kraker poşetini de alarak, Zerter denen adamın yeniden odaya gelmeyeceğinden emin olduktan sonra rahat adımlarla adamın çalışma masasına geçmiş ve açık unuttuğu bilgisayarında birkaç dakikalık uğraşın sonunda geldiğim hastanenin güvenlik kameralarını bulmayı başarmıştım. Annemin bilgisayardaki işlemlerin önceden de sık sık izlediğim ve hastanedeki kamera kayıt odasına da birkaç kez gizlice girdiğim için neyin nasıl yapılması gerektiği konusunda az çok bir tecrübeye sahiptim. Geriye kalan tek şey ise, hastanenin güvenlik kameralarından bu bilgisayar aracılığıyla erişip erişemeyeceğim kalıyordu ki, Merkezin bir alt kurumu olan hastanede neler döndüğünü anlamak için böyle bir önleme ihtiyaç duymaları pek de şaşırılası bir olay değildi.

Geniş bilgisayar ekranı on altı parçaya bölünmüş ve her bir karede farklı bir kameradan çekilen görüntüler varken bunlardan birkaç tanesinde bomboş olan oyun odasını ve koridordaki insanların telaşli halerini rahatça görmek de oldukça mümkündü. Ayaklarımı rahat bir ifadeyle masaya yaslayıp sol ayağımı sağ ayağımın üstüne atarak yerime iyice yerleşmiş ve elimdeki baharatlı krakerleri yiyerek görüntüleri izlemeye başlamıştım.

Hastanede bulunan herkes çocukların nereye kaybolduklarını canla başla ararken, hastanenin bahçesinde görünen düzinelerce polis arabası binadan kimsenin adım atmamasını sağlıyor gibiydi. Görünüşe göre planım tıkır tıkır işlemeye devam ediyordu.

Rahat bir tavırla ağzıma bir kraker daha atarken, yaklaşık yirmi dakika  süren çetrefilli bir operasyonun ardından babamın da işbirliğiyle hastanedeki herkesi tutuklarlarken bahçede gergin bir şekilde bekleyen ailelerden birisi telaşla hastaneye koşmuş ve merdivenlerden çatı katına doğru yönelerek hızını kesmeden ilerlemeye devam etmişti, ki bir karede bu kişinin Aras'ın annesi, yani Defne teyze olduğunu rahatça görebilmiştim. Çatı katının bizim yılbaşı havai fişeklerini izlemek için gizlice gittiğimiz geniş pencereli odaya girer girmez kameranın görüş açısindan çıkmış olmasına rağmen devamında ne olacağını görmesem bile rahatça tahmin edebiliyordum.

Bugün günlerden cumartesiydi ve aşı günü olduğu için onun cebine koyduğum mektupta Aras'a bildiğim her şeyi anlatarak bunu gizlice ailesine de anlatmasını ve acilen polisle irtibata geçmesini istemiştim. Bir dizi çocuğun söylediklerine inanacaklarından şüpheli olduğum için de kanıt olarak bu mektubu annesine vermesini söylemiş ve mektuba bize verdikleri deney ilaçlarından birkaç tanesinin içeriğini ve bileşenlerini yazmıştım, ki böylece bunun basit bir şaka olmadığını anlamalıydılar. Yine de hastanenin bu polis baskınından bir şekilde erken haberdar olmalarına ve çocukları başka bir bölgeye sevketme ihtimallerine, veya çocukları rehin almalarına karşı onları çatı katındaki havalandırma  borusuna yönlendirmiş ve tüm bunlar bitip anneleri onları almaya gelene kadar orada sessizce beklemelerini istemiştim. Ne de olsa çatı katında herhangi bir kamera bulunmuyor ve o odayı da bir çeşit depo olarak kullanıyorlardı, ne de olsa sırf kamera bulunmadığı için senelerce hiç yakalanmadan havai fişekleri izlemeye gidebilmiştik. Yani görevliler güvenlik kameralarından çocukların o odada olduğunu bilse bile, çocukları o kadar eşyanın arasında bulana kadar polis çoktan gelip hepsini tutuklamış olacak ve çocuklar da güvenle ailelerine kavuşmuş olacaktı.

Diğer ailelerden de birkaç kişinin daha koşarak çatı katına girişini ve en sonunda kapıdan çıkan kişilerden birinin, babası ve annesiyle sarmalanmış olan bir adet Aras olduğunu fark ederek derin bir nefes vermiştim. Defne teyzenin ağladığını ve Aras'ın da gözlerinin dolu dolu bir şekilde de olsa hepsinin o hastaneden güvenle çıktığını gördüğüm için rahatlamış bir nefesin ciğerlerimden çıkmasına izin vererek bitmiş olan kraker poşetinin dibindeki baharat tozlarını yemek için poşeti kafama diktiğim sırada öfkeli bir sesin koridorda yankılandığını ve hemen ardından da bu odanın kapısının açıldığını duymuştum.

"Çocukları nasıl bulamazsı-!" demesine kalmadan bilgisayarın başında oturan beni fark ederek konuşması bıçak gibi kesilen Zerter'a bakarak bitmiş olan poşedi elimde top haline getirmiş ağzımdaki baharat tadının keyfini sürerek onun afallamış yüzüne bakmaya devam etmiştim. Ardından da elimdeki top yaptığım çöpü oturduğum yerden Zerter'in yanında, yanı kapının hemen yanında duran çöp kutusuna basket atarak ceketimin koluyla ağzımı silmiş ve ayağa kalkarak Zerter denen adama yönelmiştim. Onun yanından geçip kapıdan çıkmadan hemen önce de "Bugün oldukça eğlendim, Bay Carlai. Sizinle oynamama izin verdiğiniz için teşekkürler." diye keyifli bir tonda konuşmuş ve bana odam olarak gösterdiği yere doğru koridorda ilerlerken keyifli sırıtmayı yüzümden silememiştim.

Rüya Askeri 2  [Final]Where stories live. Discover now