6.bölüm

6.1K 551 153
                                    

Oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin sizi seviyorum. Keyifli okumalar. 🥰😘🥰😘🥰😘🥰😘🥰😘🥰😘🥰😘

Yaşadığım hayal kırıklığını belli etmemek için, hemen karşı atağa geçtim. Nasıl olsa yalnız kaldığımda bunları düşünüp, kendime üzülme ve kızma fırsatım olacaktı. Ama şimdi toparlanıp dik durmalıydım.

 
Bu sözlerden etkilenmemiş gibi yaparak " haklısınız Ateş bey. Kimse sorumluluğunda ki birinin, başına bir şey gelmesini istemez. Bu vicdan azabını hissetmek kötü olur. Bende size vicdan azabı çektirmemek için kendime dikkat edeceğim." Bu sözleri söylerken yüzüme takındığım umursamaz bir ifade vardı.

Ateş bey, benim konuşmam üzerine kafasını kaldırıp bana baktı. Ben ise takınmış olduğum o umursamaz tavrı sürdürerek, Ateş’in konuşmasına fırsat vermeden arkamı dönüp, kapıya doğru ilerledim. Kapının kolunu tutup açtım.

Kapıyı açtıktan sonra çıkmadan Ateşe dönüp, yüzümdeki gülümseme ile "Size kolay gelsin. Bir şey sormak isterseniz ve ya bana ihtiyaç duyarsanız ararsınız." Derken telefonu gösterdim. Ve onun bakışları arasında odadan çıktım.

Sanki bana bir şey söyleyecekmiş gibi bakıyordu. Ancak ben ona fırsat vermedim. Eğer fırsat verirsem. Bana söyleyeceği her hangi kırıcı bir söz, beni daha fazla üzecek ve kendimi yiyip bitireceğimi biliyorum . Bu korkudan dolayı, onun konuşmasına fırsat vermedim.

Odadan çıktığımda yüzümdeki, gülümseme yavaştan silinirken, içimden kendime kızıyordum." Ne sanıyordun salak Güneş? Adam senden hoşlanıyorum. Ondan dolayı seni korumak istiyorum mu diyecekti? Tabii ki adam kendi sorumluluğunda olan birinin başına bir şey gelmesini istemez. Ondan seni koruması için adam tutuyor. Bir daha akıllı olacaksın anladın mı salak Güneş. " diye kendime bir güzel hakaret ettim.

 Kendime ettiğim hakaretler kesmeyince. Artık düşüncelerde boğulmaya başladım. Düşüncelerimde, ise içine düştüğüm bu yeni duyguları. Nasıl kontrol edebileceğimi bulmaya çalışmaktı. Biliyorum bunu yapmak biraz zor olacaktı. Ama imkansız değildi. Ben inatçı bir kızdım. Ve bu inatçılığım ile başımdaki sorunlar bitene kadar kendimi Ateşten koruyacaktım. İç savaşında buna karar vermiştim.

Ben bunları düşünürken çoktan bar bölümüne gelip, etrafa boş boş bakınıyordum.

Cihan " Güneş, neler konuştunuz, Ateş abiyle? Canını sıkacak bir şey mi söyledi? " derken Cihan beni inceliyordu.

Cihan'a bir şey belli etmenin bir anlamı olmayacağını düşündüğümden dolayı. Hızlı bir şekilde normale dönerek " Ateş beyin bir şey dediği yok. Ben kafamda bir şeyler planlıyordum, kendimce. Ondan daldım. Sen takılma bana. Var mı? Benim yapacağım bir iş" derken etrafı tarıyordum, ne yapabilirim diye.

Cihanı ikna etmiş olacağım ki Cihan fazla sorgulamaması üzerine bende bardakları kurulamaya başladım. Saat ilerlemiş, müşteriler de yavaş yavaş gelmeye başlamıştı.

Ben, Cihan ve yanımızda çalışan, Ecrin ile, müşterilerle ilgileniyorduk. O koşturmacayla zaman çok hızlı akmıştı. Müşteriler artık iyiden iyiye hem kafa bulmuşlar hem de delice eğleniyorlardı. Ben yorgun bir şekilde, barda içki isteyenlere içkilerini, bardaklara doldurup uzatıyordum. Artık o kadar yorulmuştum ki yorgunluktan sinirlerim de tepeme çıkmaya başlamıştı. Ben ne zaman çok yorulsam sinirli bir insan dönüyordum.

Bu sırada saçları uzun. Arkada bağlamış. Benden on santim kadar uzun boyu olan. Kulaklarında ve dudağında piercing takılı bir adam, bana seslendi." Hey Afrodit! İş çıkışı bir şeyler yapalım mı? " diye ağzını yayarak konuştu.

VAROLUŞ TAMAMLANDIWhere stories live. Discover now