16 Bölüm

4.7K 453 113
                                    

🥰🥰🥰🥰 Lütfen oy vermeyi unutmayın 🥰🥰🥰

Aksiyon dolu bir bölüm bekliyor sizi iyi okumalar👍

Sabah çok erken kalkmıştım. Saate baktığımda yediye geliyordu. Yataktan kalkıp, pencereden dışarıya baktım. Binanın önünde son model üç araba vardı. İçlerinde yüksek ihtimalle Ateş'in adamları, benim güvenliğim için bekliyorlardı.

Bir süre daha dışarıyı seyrettim. Daha sonra akşam bornozla yattığım için, dolabıma yönelerek altıma şort, üzerime de bol ve sıfır kollu tişört giydim. Saçlarımı tepemde topuz yaptıktan sonra. Telefonumu alarak Orhan'ı aradım. İkinci çalışa, açıldı. "Efendim Güneş. Gece rüyanda beni mi gördün. Sabahın köründe aradın" diye hem uykulu hem neşeli sesiyle konuştu.

Orhan'ın sesinin iyi gelmesi beni daha bir huzurlu hissettirdi. Bu mutlulukla, "Nasılsın, Orhan ? Kolunun durumu nasıl? " diye daha keyifli bir şekilde sordum.

"Güneş akşam da söyledim. Çok büyük bir yara değil diye. Üç beş dikiş atıp eve yolladılar. Şuan evdeyim. Yani sizin tam karşınızdaki bina var ya" diye banimle dalga geçti. Bunu niye yaptığını çok iyi biliyordum. Benim vicdan azabından öldüğümü bildiği için moral vermek istiyordu.

"Niye bana gelmedin. Hani hemen gelecektin. Gelmeyince bende hastanedesin sandım." Diye sitem ettim.

" Güneş, çok geç geldim zaten. Geleli iki saat ancak oldu. Gelirim birazdan merak etme." Diye gönlümü yapmaya çalıştı.

"Orhan ben gelsem olmaz mı?" Diye sordum. Artık kafama estiği gibi davranmak istemiyordum. Ateş'in kızacağı şeyleri yapmak istemedim.

"Bence gelmesen daha iyi. Arkadaşlar dışarıda ama, gene de ne olur ne olmaz, dikkatli olmalıyız." Dedikten sonra birden yüksek sesle konuşmaya başladı.

"Zaten Hasan burada kafayı yemek üzere. Kader ile telefonla konuştuğu yetmiyormuş gibi. Meraktan çıldırmış durumda. Sürekli, Kader çok korktu. Kader hala korkuyor mudur. Diye kafa beyin koymadı. Çıldırmak üzereyim. Benim için kaçış olur." Dedikten sonra kahkaha attı.

Orhan ile bir süre daha sohbet ettikten sonra telefonu kapattım. Odamdan çıkıp mutfağa gittim. Kızlara kahvaltı hazırlamak istiyordum. Önce patatesleri aldım. Patatesleri soyup doğradım. Tavaya koyduğum yağın, kızdığını görünce, patatesleri tavaya koydum. Patates kızarırken domatesleri soydum. Daha sonra soğan, sarımsak ve biberleri incecik doğradıktan sonra melemen yapmaya başladım. Bir saat içinde her şeyi hazırlamıştım.

Kızları uyandırmaya gittiğimde ikimside kalkmış hazırlanıyorlardı. Ne de olsa işe gidecekleri. Hazırlıkları bittiğinde mutfağa gelince, Ada bir ıslık çaldı. " Güneş bu ne güzel sofra böyle. İşi siktir edip gitmekten vaz mı geçsem acaba. Sizi bilmem ama ben hemen başlıyorum" derken masaya oturmuş patateslere çatal batırıyordu.

Kader de ellerini birbirine sürterek masaya yerleşmiş, ekmeğini melemene banıyordu. Onlar oturup yemeye başlayınca bende bardaklara çay doldurmaya başladım. Kader, "Güneş otursana ne bekliyorsun" dedi ağzındakini yutmaya çalışarak.

"Siz yemeye başlayın çayları doldurayım oturacağım." derken çayları dolduruyorum.

Ada çaya şeker atarken" İşe biraz geç gitsem de olur. Yanımdaki arkadaş idare ediyor. Sıkıntı yok benim için. Uzun uzun kahvaltı yapalım" derken sesi neşeli çıkıyordu.

Kader suratını asarak, "Yeliz kaltağı beni rahat bırakmıyor. Benim her zamanki saatimde işe gitmem lazım. Senin peşindeki şu adamlara, Yeliz'in resmini mi versek. Küçük bir ihtimal de olsa öldürürler belki götü." Diye kahkaha attı.

VAROLUŞ TAMAMLANDIWhere stories live. Discover now