27. Bölüm

4.2K 337 116
                                    

Merhaba 27.bölümle geldim. İnşallah beğenirsiniz. Lütfen oy ve yorum yapmayı ihmal etmeyin. Bu oy ve yorumlar bana çok iyi geliyor. Sizi seviyorum keyifli okumalar😘🥰😘🥰😘

Kapı açıldığında içeriye oldukça yakışıklı ve uzun boylu biri girdi. Boyu Ateş'ten bir kaç santim uzun gibi görünüyordu. Ateş gibi o da spor salonundan çıkmışçasına kaslara sahipti. Ancak adamın kasları abartılı durmadığı gibi seksi bir görüntü sergiliyordu. Ateş hafif esmer tene sahipken adam aksine beyaz tenli biriydi.

Bu düşünceler ile adama bakarken o siyaha yakın koyu kahverengi gözlerini gözlerime uzun süre sabitledi. Sanki beni tanıyormuş gibi bakıyordu. Biz birbirimize bakarken Ateş yanımdan kalkıp adamın karşısına geçti. Ateş'in karşısına geçmesi ile gözlerini benden aheste bir şekilde çekerek Ateş' e çevirdi. Ateş gibi o da çok sinirli bir şekilde bakıyordu.

Ateş'in içeri girer girmez sorduğu soruya yani ne işin var burada sorusuna "Durum nedir diye bakmaya geldim? " diye acıkama yaptı. Adamın ses tonu çok değişikti. Sanki filmlerde baş rol oyuncusunun sesi etkileyici olsun istedikleri için. Güzel ses tonuna sahip birilerini konuştururlar ya. İş te bu adamın sesi de öyle etkileyiciydi.

Ateş, dişlerinin arasından "Dışarıya çık gölge. Dışarıda konuşalım." Demesi üzerine adam bana dönerek belli belirsiz gülümsedikten sonra odadan çıktı. Ateş ise adamın bu hareketine sinirlenmiş olacak ki arkasından sinirli bir şekilde baktı. Daha sonra bana dönerek " Hemen geliyorum. Ben gelene kadar yanına hemşire yollamamı ister misin?" diye biraz önceki adama konuşurken ki ses tonuna zıt bir yumuşaklık ile sordu.

Ben hala, her ikisinin birbirine sinirli bir şekilde konuşmalarından etkilendiğim için sesim biraz kısık çıkmıştı. Kısık ses tonu ile "gerek yok. Siz keyfinize bakın" diye Ateş'in sorusunu cevapladım. Ateş benim verdiğim cevabın ardından kafasını sallayıp odadan çıktı.

Ateş'in de gitmesi üzerine aklım adamın bana gülümsemesine takılmıştı. Ateşi tanımadan önce bu adamı görmüş olsaydım. Kesin aklımdan çıkaramazdım. Ancak ben Ateşe aşıktım ve bu yakışıklının benim için şu an hiç şansı yoktu.

Bana her zaman zıt olan Güneş, "o da senin için ölüyordu ya zaten. Sende kendini bulunmaz Hint kumaşı samdın. Adamdaki yakışıklılık ile peşinde Allah bilir kimler dolanıyordur" diye kendi egomu sıfırladım.

Ben kendi düşüncelerim ile zıtlaşırken içeriye hemşirelerden biri girdi. Hemşire serumumu kontrol ettikten sonra nasıl olduğumu sordu. İyi olduğumu söylememin ardından gideceğini zannederken Ateş'in kalktığı sandalyeye oturdu. Otururken de Ateş'in kendisi gelene kadar yanımda kalmasını belirttiğini söyledi. Biz hemşire ile sohbet ederken yarım saat kadar bir süre geçmişti. Bu yarım saatin sonunda Ateş kapıyı açıp odaya girdi. Ateş'in suratından düşen bin parçaydı. Büyük ihtimalle kötü bir konuşma yapmışlardı. Zaten o sinirli bakışmanın ardından normal bir konuşma yapmalarını beklemediğim için. Ateş'in suratının asık olması bana çok normal geldi.

Ateş'in gelmesi ile hemşire ayağa kalkıp selam verdikten sonra odadan çıktı. Ateş yüzünde gergin bir ifade ile gelip yanıma oturdu. Benim gözlerim Ateş'in her halini inceler gibi dikkatlice bakıyordu. Şu an meraktan çatlamak üzereydim. Ateşe sorsam kesin kızardı. Bu yüzden soru sormaktan vazgeçtim. Ancak bakışlarımı Ateş'in tepkilerini incelemek için bir türlü çekemiyordum. Bunu fark eden Ateş, "Sor Güneş? Ne sormak istiyorsan. Sen şimdi meraktan kendini yiyip bitirirsin. Şu hasta halinle bide merak yüzünden kendini yiyip bitirme" diye söylerken dalga geçer gibi konuşmuştu. Resmen dalga geçeceğim diye tüm gerginliği gitmişti. Hatta yüzende belli belirsiz bir gülümseme bile vardı.

VAROLUŞ TAMAMLANDIWhere stories live. Discover now