53. Bölüm

2.3K 149 6
                                    

 

Merhaba canlarım.

Sona adım adım yaklaşıyoruz. Sizden isteğim lütfen tüm bölümleri oylamanız. Kitabımın hak ettiği değeri bulmasını istiyorsanız lütfen destek olarak oylama yapın ve bu şekilde bu teşvikle yeni kitabıma yoğunlaşayım. Desteğiniz için çok teşekkür ederim. 😘🥰😘🥰

Canımın acısını kızımı kaybetme korkusu nedeniyle ikinci plana atmıştım. İnanılmaz derecede kasıklarımda ağrı vardı ve bu ağrı dayanılmaz boyutta dahi olsa umurumda değildi. Umurumda olan tek şey kızımın beni bırakıp gidecek olması korkusuydu. Kızıma bir şey olacak diye o kadar çok korkuyordum ki kalbim sıkışmış nefes alamaz duruma gelmiştim. Dizlerimin üzerine çökmüştüm ve karnıma sıkı sıkı sarılarak ağlıyordum. Bu şekilde kızım beni bırakıp gitmeyecekmiş gibi geliyordu. Bu yüzden de tüm gücümle sarılıyordum.

Korkulu ve endişeli gözlerle bana bakan Ateş’e gözlerimi çevirdiğimde Ateş kendine gelerek dizlerinin üzerine çöktü. Panik içinde kollarımdan tutarak, “Güneş ne oluyor?” Diye sordu. Kötü şeyler duymak istemediği her halinden belli oluyordu. Cevap vermesem de gözlerimi sıkı sıkı kapatarak kafamı iki yana salladım. O ise sorduğu sorunun cevabını alamayacağını anladığında zaman kaybetmeden beni kucağına alarak yatak odasından çıkardı. Aslında cevap verecek mecalim de yoktu. Tek yapabildiğim ağlamak ve mırıldanmaktı.

Ateş panik içinde ilk gözüne çarpan adamına, “ÇABUK ARABAYI HAZIRLAYIN” diye tüm gücüyle bağırdı. Ateş’in telaşı ve yüksek çıkan ses tonundan dolayı korumalardan biri koşarak arabalardan birini getirip önümüzde durdu. Başka bir koruma hızlı bir şekilde davranarak kapımızı açıp binmemize yardım etti.

Ben ise yatak odasından arabaya bindiğimiz o ana kadar acı ve korku içinde ağlıyordum. Tek söylediğim cümle, mırıltı şeklinde “kızım ne olur bizi terk etme. Lütfen bırakma bizi.” Sürekli bu cümleler kısık ses tonu ile dökülüyordu dudaklarımdan.

Arabaya bindiğimizde ise Ateş saçlarımı okşayarak, “bırakmayacak Güneş. Kızımız bizi bırakmayacak” diyordu. Bunu söylerken sayıklıyor gibiydi.

Ben ne kadar korkuyorsam o da o kadar korkuyordu. Ateş’in bu halini ikinci kez görüyordum. İlki vurulduğumda arabada hastaneye yetiştirmeye çalışırken uyumamam için gösterdiği çaba ve endişeydi. İkincisi ise şu anki hali ve tavrıydı. İkisinde de korkuyu net olarak görmüştüm. İlkinde beni kaybetme korkusu varken şuanda ise kızımızı kaybetme korkusu vardı. Biliyordum ki fiziki bir acı çekmese de ruhsal olarak çok acı çekiyordu. Duygularını saklama konusunda başarılı olan bir adamın duygularını bu kadar açık etmesi çok etkilendiğinin kanıtıydı.

Bir anda Ateş’in gözleri kendi eline kaydı. Sonrasında ise gözlerinde o oluşan endişenin aniden yok olması ile ters bir şeylerin olduğunu anlamıştım. Kafamı kaldırıp baktığımda elinin kandan dolayı kırmızıya döndüğünü gördüm. Gözlerimden yaşlar daha çok yaşlar akmaya başladı.

HIZLI SÜR LAN ŞU ARABAYI” diye önde bulunan korumaya bağırmasının ardından daha sıkı sarılarak, “şşşşşş yok bir şey. Sakın aklına kötü şeyler getirme. Her şey yoluna girecek. Kızımız bizi bırakmayacak” gibi sözlerle sakinleşmeme yardımcı olmaya çalışıyordu. Başarılı oluyor muydu çok emin değilim ancak onun yanımda olması güven veriyordu. Sanki kötülüklerin ve aksiliklerin önüne geçip bana ve kızıma ulaşmasını engelleyecekmiş gibi güven uyandırıyordu.

 Yarım saatlik yolculuktan sonra özel bir hastaneye geldik. Ateş beni kucağından indirmeden arabadan inerek koşar adımlarla hastaneye girdi. Girer girmez tüm gücüyle, “SEDYEE SEDYE GETİRİN ÇABUK. KARIM HAMİLE KANAMASI VAR.” diye bağırdı. Hemşire ve korumaların getirdiği sedyeye konduğumda ben sedye ile giderken Ateş saçlarımı okşayarak benimle hareket ediyordu. Bir yandan da, “bir şey olmayacak kızımıza sevgilim sakın korkma” diye teselli etmeye çalışıyordu.

VAROLUŞ TAMAMLANDIWhere stories live. Discover now