46. Bölüm

2.5K 197 312
                                    

Merhaba canlarım. Bir kısım arkadaşlarım alıntı isterken bir kısmı istemiyor bu yüzden bir bölümde alıntı paylaşırken bir bölümde paylaşmayacağım. Bu şekilde herkesin istediği olmuş olacak. Lütfen oy ce yorumlarla siz de destek olun ki. Ben de o motive olmuş olarak erkenden bolum atayım. Sizi çok öpüyorum. 😘🥰😘🥰😘🥰

Karnımda can bulmaya yeni başlamış bebeğimin geleceği için önemli bir karar vermek üzereydim. Klinik binasına yaklaştığımda ayaklarım geri geri gidiyordu. Nasıl gitmesindi ki. Çok zor bir karardı. Sabaha kadar düşünüp taşınarak aldığım bir karardı.

Aklımdan sürekli Ada’nın sözlerini dinlese miydim diye geçiriyordum. Ada, “ne olursa olsun yaşamaya hakkı olan bir bebeğin akıbeti için babasından habersiz kararlar alma. Babasının da öğrenmek en doğal hakkı. Birlikte alacağınız kararı tek başına alpta vicdan yükünü tek başına taşıma. Evet şu an mantıklı gelebilir. Fakat sonra o mantıklı gelen kararlar hayatını mahveder. Sanma ki kararınla seni yargılayacağız her ikimizde  kararın ne olursa olsun her zaman yanında olacağız. Seni çok seviyoruz. Lütfen çok iyi düşün” Diye sıkı sıkı tembihlemişti yanımdan ayrılmadan önce.

Kader ise bir şey söylemese de gözlerinden Ada’nın sözünü desteklediğini anlayabiliyordum. Kızların yanından ayrılırken kliniğe geleceğimi söylememiştim. Biliyordum onaylamasalar da yanımda olacaklardı. Fakat yanımda olmaları işimi çok zorlaştıracaktı. Göze alamayacağımdan dolayı habersiz geldim.

Ada’nın sözleri akıma geldikçe gözlerimden akan yaşlar görüş açımı engelliyordu. Gözlerimi elimin tersiyle sildiğimde klinik binasına geldiğimi fark ettim. Bir anda adımlarım durdu. Binada gözlerimi gezdirdiğimde doktorun isminin yazdığı tabelada gözlerim gezindi. Aysun Uslu. Jinekoloji uzmanı. Bu yazı gözlerimden yaşların daha çok akmasına neden oldu. Sağımı solumu kontrol ettikten sonra hızlıca çantamdan çıkardığım peçeteyle gözlerimi sildim. Biraz olsun kendimi toparladıktan sonra binaya girdim. Adım attığım her basamakta kalbim biraz daha hızlı atıyordu. Kalp atışlarımı adeta duyabiliyordum.

Nefes alış hızım artmıştı. Ne kadar nefes alsam da yetmiyordu. Sanki saatlerdir koşmuşum gibi nefes nefese kalmıştım.

Çok korkuyordum. Yapmaya kalkıştığım bu şey geleceğimizi nasıl etkileyecekti? Eski ben olabilecek miydim? Bunu yapmazsam sevdiğim adamın yüzüne hamile olduğumu öğrendiğinde nasıl bakacaktım? Aldırdığımda ve öğrendiğinde ne yapacaktım. Tüm bunlardan sonra beni sevecek miydi? Ben onu sevebilecek miydim? Bunları düşünmekten beynim yanmak üzereydi. En çok da kafama taktığım şey karnımdaki canın günahsız olmasıydı.

Karnımdaki çocuğun ne günahı vardı ki? O ister miydi istenmeyen çocuk olmayı? Günahsız küçücük bir cana nasıl kıyacaktım? Bunlar beynimde hızlı hızlı akıyordu.

Düşüncelerimin yoğunluğuyla merdivenleri tırmanmış kliniğin kapısına gelmiştim. Kapıyı açmak ve içeriye girmek içimden gelmiyordu. Kapıya vurmak için elimi uzattığımda vurmaktan vazgeçerek tekrar indirdim. İndirdiğimde elim göbeğimin üzerine inmişti. Elimi koyduğum yere baktığımda tüm kararlarım yerle bir oldu

 Kendime ve bebeğime bir gün daha birlikte zaman geçirmek için şans verecektim. Klinik merdivenlerinden geldiğimin tersine hızlı adımlarla indim. Belki de Ada haklıydı. Ateş’e söylemeliydim. Onun da öğrenmesi gerekiyordu. Merdivenleri inerken birkaç kişiye mesaj attım. Kapıdan çıktığımda ise  gözlerimi kapatıp derince nefes çektim içime. Rahatlama nefesiydi bu nefese ve ihtiyacım vardı. Sanki aylardır nefessiz kalmışım gibi hissetmiştim. Bir daha çektim nefesi ciğerlerime. Bilemezdim ki bunun son derin ve mutlu çektiğim nefes olacağını.

VAROLUŞ TAMAMLANDIWhere stories live. Discover now