BÖLÜM 9

67.9K 3.3K 664
                                    

(Multimedya: Yalın)

ALKIM AKSOY

2 hafta olmuştu ben hastaneden çıkalı. Bu iki hafta hep evdeydim okul açılmıştı ama ben gitmiyordum. Evde  her anımı abimle geçiriyordum. Ben bir saniye yalnız bırakmıyordu. Ona yalnızca eski ailemin beni dövdüğünü anlatmıştım. Onda bile az kalsın eski ailemin kapısına dayanacaktı. Diğerlerini anlatsam acaba ne yapardı?

Oflayarak yattığım yataktan kalktım. Bileklerim iyileşmişti. Ama abim hala iltihap kapma riski olduğu için okula gitmeme izin vermiyordu ve ben evde baya bunalmıştım. Ama şu iki haftada değişen diğer şeyse o dörtlünün tavırlarıydı. Anıl hiç konuşmuyordu. Diğerleri de bana bakıyordu ama eskisi gibi nefret ve tiksintiyle değildi. Ama onları atık pek taktığım söylenemez çünkü ben artık yalnızca beni mutlu eden şeylere odaklanıyordum. Gerisini takmıyordum. Arda'nın rüyamda dediği gibi mutlu oluyordum.

Üzerime son iki haftadır olduğu gibi eşofman ve sweat geçirdim. Bugün evde yalnızca Mirza, Yalın ve ben vardık. Diğerleri işleri olduğu için gitmişlerdi. Aşağı indiğimde sohbet ediyorlardı. Beni görünce susup bana bakmaya başladılar. Bir şey demeden mutfağa geçtim. Adının Eylül olduğunu öğrendiğim ve bana nefretle bakan çalışan vardı. Bu kızı anlamadım gitti. Benle derdi ne? Onu takmayıp buzdolabına yöneldim. Kendime sandviç hazırlayıp yanına da 1 bardak meyve suyu alıp içeri geçtim. 

Televizyonun karşısında hem yemek yiyor hem de televizyon izliyordum, televizyon kapatılıncaya kadar. Kim olduklarını anladınız. Onlara bakmadan yemeğime devam ettim. Televizyonu açmaya gerek duymadım zaten pek bir şey yoktu. Boğazlarını temizlediler onlara bakmam için ama tabi ki bakmadım. ''Alkım?'' dedi Yalın. Derin bir nefes alıp onlara döndüm. Umursamazca yüzlerine baktım ki zaten öyleydim.

"Evet?" dedim sorarcasına.

"Biz bir şey konuşmak istiyoruz." dedi Mirza.

"E konuşun benden izin mi alıyorsunuz?" dedim anlamamazlığa vururken. Elbette benle konuşmak istediklerini anlamıştım. Ama bir sorun ben istiyor muyum? Hayır.

"Senle konuşmak istiyoruz." dedi Yalın. Konuşun der gibi baktım. Derin bir nefes alıp konuşmaya başladı Mirza. 

"Hata yaptığımızı biliyoruz. Bunun için özür dileriz. Tabi özrümüzün ne kadar yararı olur orası ayrı bir konu. Biliyoruz önyargılı davranmamız çok aptalcaydı ama bilemedik. Aptallık ettik. Senin onun gibi olmadığını anlamalıydık belki de. Sadece belki geçmişimiz parlak değil ama geleceğimizi parlak ve mutlu bir aile olarak yapmak istiyoruz. Belki bizi hiç affetmezsin ama biz seni sen bizi affedene kadar bekleriz. Baran abimle olduğun gibi bir abi-kardeş ilişkisini biz yıllarca, belki yüzlerce kez o kızla kurmayı denemiştik ama olmamıştı ve biz kız kardeşimize olan abiliğimizi yapmayı bıraktık. Sonra bir gün sen çıkageldin. İşte her şey değişti ama biz kendimizi senin onun gibi olduğunu inandırıp sana sanki karşımızda o varmış gibi yaklaştık. Lütfen affet bizi.'' dedi Mirza.

"Bunları anlamanız için intihar mı etmem gerekiyordu?" dedim. Başka ne diyeceğim. Boyunlarına atlayıp affettim mi? Kusura bakmasınlar ama bu onların elindeydi. Mesela Baran abim öyle yapmamıştı.   

"Hayır. Bunun elbet farkına varacaktık ama bu olay sadece biraz hızlandırdı.'' dedi Yalın.

"E ne yapayım? Kusura bakmayın ama bunu tercih eden sizdiniz ve şimdi kalkıp da pişmanız diyemezsiniz. Deseniz bile ki dediniz sizi affedeceğim bir şey yok ortada. Eskiden olduğu gibi beni yok sayamaya devam edin.'' dedim. Tam o sırada telefonum çaldı. Kim olduğunu bakınca yüzüme bir gülümseme yayıldı.

Kahraman Doktorum💜 Arıyor...

Hemen cevapladım. 

''Abim.'' dedim sevecenlikle.

KARIŞAN HAYATLARWhere stories live. Discover now