BÖLÜM 20

38.5K 2.3K 508
                                    

(Multimedya: Anıl)

ALKIM AKSOY

Üzerimde bembeyaz bir elbise. Bir atın üstündeyim. Nereye gittiğimi bilmiyorum. Ya da bu ata nasıl bindiğimi. Tek bildiğim yüzüme çarpan rüzgar ve uçuşan saçlarımla huzur dolu bir yerde olduğum. Etrafıma göz attığımda sadece ileride çok fazla ağaç olan bir orman var. Onun dışında her yerde çim ve çiçekler var. Ata bakarak konuşuyorum. "Beni nereye götürüyorsun?" dedim.

Kişneyerek cevap verdi ama ben anlamıştım. "Ait olduğun yere." demişti. "Orası neresi?" dedim. Yine kişnedi. "Gidince görürsün. Şimdi bana sıkı tutun." dedi. Dediğini yaptığım anda daha da hızlandı. Ormana girdik. Ormandan çıktığımızda geldiğimiz yer benle Arda'nın her zaman oyun oynadığı kulübeydi. Attan indim. "Neden beni buraya getirdin?" dedim. Kişnedi. "Çünkü birbirinize ait olduğunuz kişi buraya gelecek." dedi ve kayboldu. 

Yavaşça kulübeye girdim. Buraya gelmeyeli uzun zaman oldu. İçeriyi dolaşırken gelen sesle arkamı döndüm. "Gelmişsin. Bu kadar erken beklemiyordum." dedi Arda'm. Koşup sarıldım. Oda sarıldı. Kokusu burnuma dolunca gülümsedim. "Seni çok özledim." dedim. "Bende çok özledim." dedi. "Ama artık yanındayım değil mi?" dedim. "Hayır daha bunun için erken. Hem sen değil ben sana geleceğim." dedi. Anlamadığım için yüzüne baktım. "Ne demek ben sana geleceğim?" dedim.

"Bunu öğrenmen için çok erken ama öğrendiğinde lütfen beni dinle tamam mı?" dedi.

"Arda ne diyorsun? Hiçbir şey anlamıyorum." dedim.

"Bak gökkuşağım gerçekler her zaman göründüğü gibi olmuyor. Şimdilik bunu bil yeter. Artık gitme vaktin geldi. Ailen, sevenlerin hepsi seni çok özledi. Uzun zamandır buradasın. Artık git. Onları üzme. Hadi gökkuşağım. Seni seviyorum. Tek gerçek bu. Bunu unutma yeter." dedi ve kayboldu. 

Daha ne olduğunu anlamadan dışarıdan gelen seslere kulak verdim. "Küçüğüm uyan artık. Bak hepimiz seni bekliyoruz. Çok özledik seni. Sözlerini, gözlerini, kalbini... Alkın her an yanında durup uyanmanı bekliyor. Hepimiz belli etmesek de ağlamamak için kendimizi zor tutuyoruz. Çok bağlanıp sevdik seni. Artık kocaman bir ailen var. Seni bekleyen, seven. Uyan artık küçüğüm. Doktorlar her geçen gün uyanma ihtimalinin düştüğünü söylüyor. Hadi onları haksız çıkarda gel. Lütfen küçüğüm." dedi Meriç abim. Sesini duyuyordum ama tepki veremiyordum. Tek yapabildiğim hareket akan gözyaşımdı. Hiçbir yerimi hareket ettiremiyordum. Sanki üzerimden tır geçmiş gibiydi.

 Olanlar aklıma gelince abimi düşündüm. Ona bir şey olmuş muydu? En son arabada ona seslenmiştim ama cevap vermemişti. Şimdi neredeydi? Ağzımı açıp konuşmayı denedim ama olmadı. Biraz sonra bir doktor geldi ve bir şeyler söyleyip çıktı. Ondan sonra abimler girdi içeri. Anıl abimin sesini duymamıştım şimdiye kadar. Biraz sonra sessizlik oluştu.

Odaya birinin girmesiyle sessizlik bozuldu. İçeri giren kişi gelip yanıma oturdu. Bir eli saçımda bir eli elimdeyken konuşmaya başladı. Konuşmaya başlayınca bu kişinin annem olduğu anladım.  "Güzel kızım annen geldi. Çok özledim seni annem. Yanımdasın ama sarılamıyorum, konuşamıyorum, öpemiyorum. Nasıl hissettiğini bilmiyorum ama tek duam iyi olman. Seni ilk kucağıma aldığım anı hatırlıyorum da sanki ilk kez anne olmuş gibi hissetmiştim. Doğduğunda da şimdiki gibi küçücüktün. Bir kız annesiydim artık. Yapacağımız çok şey var beraber. Bisiklete binecek, erkek arkadaşlarını konuşacağız, sevmediğin kızların dedikodusunu yapacağız, alışverişe çıkıp abinleri çıldırtmak için en kısa şeyleri alacağız. Daha yapacağımız çok şey var. Ne olursun uyan artık kızım." dedi annem. 

Tüm gücümü toplayıp yavaşça sıktım elini. Tek yapabildiğim buydu şimdilik. Annem çığlık atarak konuştu. Yanımda hissettiğim insan varlığı çoğalırken zorlukla fısıldadım. "Anıl abim..." dedim. 

KARIŞAN HAYATLARWhere stories live. Discover now