1 | #e32636

25.2K 1K 1.1K
                                    


🏜

Keskin şubat soğuğunu yüzünde hissetti. Sonuna kadar açtığı pencereden aracın içine dolan rüzgâr saç tellerini uçuşturdu. Gözpınarından süzülüp çatlamış dudağına düşüveren buz gibi damlayı hissettiğinde, "İşte!" dedi, içinden. İşte sonunda benim ağlamadığım bir gözyaşı. Bitecek, demek olmalı bu. Yeterince hızlı gidersem, her şey bitecek.

Asırlık meşelerin sıra sıra dizildiği cadde, gecenin kasvetli soğuğunda uzadı, uzadı, genişledi, karardı ve sessizleşti. Bir süre sadece rüzgârın ve motorun sesi işitildi. İbre, zamanı yenmeye çalışan sabırsız bir yelkovanın telaşına kapılmışçasına arşınlamaya başladı sayıları bir bir; 70, 80, 90, 100...

Sonrası, yekpare sessizlik.

Kesif yanık kokusu. Asfalttan yükselen beyaz duman. Ağaç kovuğundan gelen çıtırtılar. Kırılan dalların üstündeki yapraklar hışırdamaya devam etti bir süre daha.

Sonrası...

Yekpare sessizlik.

"Hanımefendi! İyi misiniz? Merak etmeyin ambulans yolda!"

Gözlerimi açmaya çalıştım ama kırık camdan içeri sızan ışık sanki kör ediciydi. Burnumun dibine kadar soktuğu fenerle beyin sarsıntısı geçirip geçirmediğimi anlamaya çalışıyordu. Gülünçtü ama ona gülecek değildim. Sabahın ikisinde önüne çıkan küçük çaplı enkazda hayat varsa onu kurtarmaya çalışıyordu, o kadar.

Dikkatlice yerimde doğruldum. Kadavrasından sıyrılmış bir hayvan postu gibi önüme yığılan hava yastığının altından sıyrılıp kapıyı açtım.

"Açmaya çalıştım ama kilitlenmişti!" dedi iri cüsseli, hantal İskoçyalı, özür diler gibi.

"Sorun yok," dedim. Ön konsolun altına düşen çantaya uzandım.

"Ne yapıyorsunuz?" diye cevap verdi adam, dehşet içinde. "Kıpırdamamalısınız!"

Bacaklarımı dışarı uzattım. Ayak parmaklarım yüklü bir akımın içinden geçmişçesine karıncalandı. Gözlerimi kapattım ve birkaç saniye bekledim.

"A- ama..."

Hareket iyi gelecekti.

"Yaralı olabilirsiniz!"

"Biraz daha konuşursan sen yaralı olacaksın, önümden çekil şimdi!"

İri İskoçyalı şaşkınlıkla soluna doğru yalpaladı. Mide bulantısı serin bir ürperti gibi genizlerimi yokladı. Derin bir nefes aldım. Gecenin karanlığı dağılmaya başladı ve sokağın üst üste binen rengarenk ışıkları netleşti.

"Ama... ambulans! Hanımefendi durun!"

🏜

"Hey! BJ!"

Parti alanı süratle kalabalıklaşıyordu. Uğultu, yüksek tavanlı kapalı salonun üstünde ağır bir sis bulutu gibi asılıp kalmıştı. Son devirde çalışan havalandırma sistemi ve içeriye mütemadiyen pompalandığını tahmin ettiğim oksijene rağmen boğulacak gibi hissediyordum. İnsanlar terasa çoktan hücum etmişlerdi ve saat henüz on bile değildi.

"HEY!"

BJ, kenarlarından gümüş kadife şeritler geçilmiş lacivert servis önlüğünü gayrı ihtiyarı bir el hareketiyle silkeledi ve sesin geldiği yöne doğru döndü. Nihayet beni görebilmişti.

"Bahar?"

İncecik bir yelpaze misali parmaklarının üzerinde havalanan tepside, kadehi en aşağı £20'luk belki on kadeh şampanya vardı. Bir kuğu edasıyla süzülerek yanıma geldiğinde, karşısında bulduğu manzaradan memnun olduğu söylenemezdi. "Senin ne işin var burada?" dedi, kaşlarını çatarak. Şaşkınlık ve öfke arasında gidip gelen ifadesinde bir parça endişe de bulmak mümkündü, yeterince dikkat edilirse.

Cemre Düştü | TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin