19 | #262a2c

2.5K 343 263
                                    


🏜

"Merhaba..."

Tombul yüzünün ortasında bir güneş gibi açan gülüşüyle bana doğru yürüyen Şenol, Son Nota'nın tek kanadı açık kapısından içeri girmem için beni çağırıyordu. "Siz Ali Abi'nin misafirisiniz, değil mi?"

"Misafir sayılmam Şenol! Ama sen beni muhtemelen unutmuşsundur, bayağıdır yokum."

Şenol, ismini bunca yıl sonra tereddütsüz hatırlamamı bir parça şaşkınlıkla karşıladıysa da, besbelli beni buranın eski müdavimlerinden sanıyordu. Belki buralara geldikçe uğruyordum, ama rastlaşmıyorduk. Belki senelerdir hiç görünmemiştim, fakat Son Nota ile kurduğum gönül bağı, kirişte asılı duran Dire Straits posterinin hangi albüme ait olduğunu hatırlayacak kadar sağlamdı.

"Kusura bakmayın..." dedi utangaçça.

"Size gerek yok," dedim elimi uzatıp. "Cemre."

Şenol başını evet der gibi sallayıp elimi sıktı. Beni hatırlamıyor olabilirdi ama artık taşımadığım ismimi biliyordu.

Seneler önce tam buralarda bir yere gömüp gittiğim ismimi.

"Eee nasılsınız, ne var ne yok?" dedim, çabalanmış bir neşeyle.

"İyi diyelim iyi olsun... Sezonu erken açtık," diye cevap verdi Şenol. Yabancılık çekmesine rağmen, sesinde dostane bir tını vardı. "Şimdiden hareketlendi buralar..."

Eski Foça'nın dar ve nispeten az işlek sokaklarından birindeki bu sevimli bar, yaz kış genelde sadece müdavimleri tarafından meşgul edilse de, hiçbir zaman fazla boş ve izbe kalmazdı.

"Bu sene ahali erkenci," diye devam etti Şenol. "Havalar da ısınmaya başladı, malum. Bu gidişle tam mesaiye geçmek için okulların kapanmasını beklemeyeceğiz."

Gözlerimin bar tezgahının çaprazındaki kapıya doğru kaymış olduğunu fark eden Şenol'un yüzünde bilgiç bir ifade belirdi. "Ali abi bir saat önce çarşıya çıktı ama gelir birazdan."

Şenol'un dakikliği her zaman böyle bir isabet oranına mı sahipti bilmiyordum ama cümlesini bitirmesiyle Ali abinin sesinin duyulması bir olmuştu.

"Cemre! Şükür kavuşturana! Gel sana bir sarılayım kızım!"

Ali abiyle kucaklaştık. Onu görmeyeli seneler olmuştu. Gür sakallarına düşen uzunlu kısalı kırlar onu ihtiyar göstermekten çok uzaktı hala; geniş omuzları ve asla eğilmeyen dik duruşuyla buraların yıkılmaz dağı olmayı sürdürüyordu.

"Çok iyi görünüyorsun, iyisin di mi?"

İyi olmak için attığım her bir adım beni başka bir uçuruma sürüklerken neyin kötü neyin iyi olduğunu artık şaşırmıştım.

"Olmak istiyorum. Yani iyi olmak istiyorum artık."

"Gel otur bakalım."

Ali abi bar tezgahının arkasına geçti ve karşısına oturmam için işaret etti. "Bu kadar hızlı beklemiyordum seni?" dedi, babacan bir gülümsemeyle.

"Yavaş bile geldim," dedim, beni anlayacağını hissederek.

"Bir bakıma öyle tabii," dedi. Anlamıştı. Gözleri elime doğru kaymıştı. Atan bir kalbi durdurmak istercesine sıktığım, bir yumruk halindeki avucuma.

"Elinde ne var senin öyle?"

Küçük, siyah, kırık bir elmas kalp.

"Hiç."   

Ali abinin buna inanmayan, fakat fazlasını da soramayan gözleri bu kez kapıya doğru gitti. "Burada olur birazdan. Bekle sen. Benim bir arkayı kontrol etmem lazım, işim biter bitmez geleceğim yanına."

Cemre Düştü | TAMAMLANDIWhere stories live. Discover now