53 | #403f42

927 143 72
                                    



🏜️

Toprak Yasmin'in istediğini yaptı ve her şeyi anlattı.

Bir süredir şüpheleniyordu. Şüphesini içinde kendini zehirleyene dek taşımıştı ve sonunda gerçekle yüzleşmeye karar vererek DNA testi yaptırmıştı.

Çiçek şüpheye mahal bırakmaksızın Soner'in kızıydı.

"Ne... ne zaman oldu bu?" dedim. Kelimeler ağzımdan eğri büğrü döküldü. Ne zaman, soruların belki de en anlamsız olanıydı. Yine de bu kahrı ne zamandır tek başına çektiğini bilmek istiyordum.

"Hep şüpheleniyordum," dedi Toprak. Bakışlarını yanımda sessizce duran Yasmin'in yüz hatlarında dolaştırdı. "Seni gördüğüm andan beri ve onun seni gördüğü andan beri."

Yasmin yutkundu. Duyduklarına neredeyse şaşırmıyormuş, yalnızca kederleniyormuş gibi bir hali vardı.

"Çiçek'i Soner'in karşısına bu yüzden çıkardım," diye devam etti. "Anlamam gerekiyordu. Tepkisini, onu ne kadar zapt edebileceğini, yaşadığı şoku, ya da her neyse... katıksız olarak görmem gerekiyordu. Bunun çok kötü bir fikir olduğunu biliyordum. Yine de yapmak zorundaydım."

Bana baktı ve bu defa gözlerini kaçırma gereği duymadı.

"Soner Çiçek'i gördüğünde... Üzüldü. Yüzünde gördüğüm şey, kuşku veya hayret değil, mutsuzluktu. Onun babası olmadığını düşünüyordu ve bu onu üzüyordu." Cebinden test sonucu olduğunu tahmin ettiğim bir zarf çıkarıp masaya koydu. "İşte o an, onun o ihtimal vermediği, belki vermekten korktuğu şeyin gerçek olabileceğinden ben korktum. O korkak puştun bunu bilmeye cesareti yoktu ama ben bilmek zorundaydım. O gün emin oldum buna." Derin, almaktan hicap duyduğu bir nefes aldı. "Öyle ya da değil. Bilmek zorundaydım. Test yaptırdım."

"Çok üzgünüm," dedi Yasmin. Kendisi için mi yoksa Çiçek için mi üzgündü bilmiyordum ve Yasmin'in de bunu bildiğini sanmıyordum.

"Sonra işler değişti," diye devam etti Toprak. Sesindeki hiddet kelimelerin altına saklanabilecek türden değildi. "Otelin süitinde, Soner'i hastane avukatlarıyla görüşürken yakaladığımız gün... Bana, anneni de bağış davetinde aramızda görmek istiyoruz deyişinde... Öyle bir kibir ve meydan okuma vardı ki... Bir şey değişmişti... Değişmişti ya da değişecekti... Şüpheleniyordu ve şüphelendiğini bilmemi, bundan ölümüne korkmamı istiyordu..." Sözlerine ara verdi ve başını sağa sola salladı, pişmanlığa benzer bir duyguyla. "Yine de annemin Çiçek'le oraya gerçekten kalkıp gitmesi, hesaba katmadığım bir şeydi... Muhtemelen Soner'in de öyle... Annemi adeta hesap sorar gibi karşısında görünce, hepten emin olmuş olmalı. Ve her ne yapmayı planlıyorsa, bu onu acele ettirdi. Başarsaydı onu nasıl geberteceğimi düşünmek bile istemiyorum."

"Başarsaydı derken... Soner Çiçek'i götürmeye mi kalktı?" dedi Yasmin. Bunun cevabını bizi kapının ağzında dinlerken duyduğunu sanmıştım ama idrak edip inanmak için belki bir kez daha işitmeye ihtiyacı vardı.

"N... nereye götürmeye kalktı? Nasıl.... Nasıl yapabilir ya bu kadarını?"

Yasmin'in idrak etmesi gerekenler bunlarla sınırlı değildi. Bunlarla başlamıyordu bile. Soner'in kim olduğunu, hayatımıza nasıl girdiğini, ne tür pis işlere bulaştığını, kendi ayağına sıkmak pahasına neler yaptığını ve tüm bunların kimsenin bilmediği bir geçmişle, Zambak ve Kerim'le nasıl iç içe geçtiğini dinlemek Yasmin için sarsıcı oldu. Her şey zannettiğinden ve hayal edebileceğinden çapraşıktı. Soner'e dair, onun kendi hayatındaki kaçak göçek varlığına dair her şey, bu hikâyenin eksik parçaları ile birleşiyordu. Bizim bilmediğimiz, hatta bilmediğimizi dahi bilmediğimiz cevaplar belki de Yasmin'in delik deşik anılarının arasındaydı. Soner burada, abisinin sevdiği kadına duyduğu aşk yüzünden paramparça olan hayatını geride bırakıp Londra'ya gitmişti. Ve hayat, Zambak olmayan ama buna çok yaklaşan bir kadını karşısına çıkardığında, Soner ona sığınmaya çalışmıştı. Onun Zambak olmamasını hayatının şansı olarak görmeye çalışmıştı çünkü Zambak yasak ve yanlıştı ve Yasmin değildi. Ama yapamamıştı. Olmamıştı.

Cemre Düştü | TAMAMLANDIWhere stories live. Discover now