45 | #40826d

934 165 50
                                    


🏜️

Yağmur bir adım geri çekilip bana baktı. Sıradaki cümlesinin sonunda üç nokta yoktu. Soru işareti yoktu. Sıradaki cümlesi bir yargıydı.

"Toprak'ın sana âşık olduğunu biliyorum Bahar."

Bir türlü açıklığa kavuşmadığı için Yağmur'un içinde taşlaşan ve sonunda başımda parçalamak istediği bir gerçek.

Cevap vermedim.

"Aslında en başında anlamalıydım... Görmeliydim... Görmüyor da değildim, doğrusunu istersen. Sana nasıl baktığını, senin yanındaki halini... Sen etraftayken dikkatini nasıl hiçbir şeye veremediğini... Bir keresinde, çok sarhoş oldu. Birinin canını çok yaktım, bunun için kendimi asla affetmeyeceğim dedi. 'O gitti ve ben kara kış oldum.' Bunu söyleyip durdu bütün gece. Sendin bahsettiği... Ancak sen olabilirdin... Birisi ancak o kadar suçluysa ve o kadar aşıksa birine öyle bakar, di mi Bahar? O gitti ve ben kara kış oldum... Bahar... Yine de konduramadım. Kondurmak istemedim. Hatta, sen olmadığına kendimi ikna etmek için, kalktım kapına geldim senin. Toprak için kapına geldiğimi hatırlıyorsundur herhalde... Ahu'dan da yardım isteyebilirdim ama ben sana geldim... Ve sen, Toprak'tan bile iyi bir yalancı çıktın. Beni bile kandırmayı başardın... Bir süre sonra, o kişinin sen olmadığına cidden inandım... Ve o her kimse, bir gün onu unutup bana âşık olabileceğine de..."

Yağmur her nedense sustu.

Benden bir onay mı bekliyordu?

Bir yorum mu?

Veya bir itiraz?

"Demek istediğin, Yağmur?"

Aldığı karşılığın bir soru olması ve bu soru olması, Yağmur'u gafil avlamış göründü hafiften. "İnkâr etmeyeceksin yani?" dedi, tiz çıkmasına engel olamadığı sesiyle. Sormak istediği sorunun da bu olmasını aslında istemediği, yüzünün aldığı ebleh ifadeden anlaşılıyordu.

Yine de daha iyisi elinden gelmemişti.

"Demek istediğin, Yağmur?"

"Beni neden aptal yerine koyduğunu söylemek istersin belki Bahar?!"

"Ben mi seni aptal yerine koydum?"

"Motorun tepesinde olmaya, bilmediği kasaba yollarında kaybolmaya bayılır... Porte çekmek en sevdiği şeydir... İçip içip sarhoş olabilirsin yanında... Çok yorulursan seni taşır, centilmen bir adamdır..." Keyifsiz bir hırıltı koptu Yağmur'un boğazından, güldü demenin abes kaçacağı bir kahkaha. "İçip içip sarhoş olduğunda Toprak seni sayıkladı Bahar!"

"Demek istediğin, Yağmur?!"

Beni bir kaşık suda boğmasına ramak vardı, talihsizlikti ki kahve sırasında bekliyorduk.

"Bütün bunlar doğru, değil mi?" dedi, neredeyse tıslayarak.

"Bütün bunları bana sorabileceğini sana düşündüren nedir?"

Yağmur, yüzüne bir tokat inmişçesine bir adım geri çekildi.

"Ben sana senin özel hayatınla ilgili, üstelik sormakta haklı da olacağım, çünkü bize yalan söylediğin bir sürü konuda soru soruyor muyum, Yağmur? Mesela Ferit'le beraber olduğunu bizden neden gizlediğini, onun yaşadığını bizden neden gizlediğini, bizim peşimize gerçekten neden düştüğünü, ya da en basiti, bütün bu olan bitene rağmen Toprak'ların şirketinde hala ne aradığını soruyor muyum?"

Yağmur o tokadın yüzüne indiğini düşünmekte erken davrandığını fark etmiş olmalıydı zira bu defa cevap vermek şöyle dursun, ağzını kapatmakta güçlük çekiyordu. Yüzü şaşkınlık ve öfke ile gerilmişti ve gerildiği halde öylece kalakalmış, başka bir hissin geçidine müsaade etmiyordu. Ağzını nihayet kapatabildiğinde gözlerini kıstı, kibarca gülümsedi. İçinden bir şeyler geçmişti ve içinden geçenler geçtiği yerde derin, kanlı yarıklar açmıştı.

Cemre Düştü | TAMAMLANDIWhere stories live. Discover now