38 | #ffe4e1

1.3K 180 92
                                    



🏜

"Lütfen bu gece duyayım Cemre. Bırak da bu gece gerçeği duyayım."

Duyamazsın.

"Ne olur..."

Ölürüm. O olur. Çünkü gerçekle yaşayamıyorum.

"Ne olur beni sevdiğini duyayım."

Seni sevmiyorum. Seni, kendimi paramparça edecek kadar seviyorum. Seni aptal gibi, deli gibi, derbederce ve çaresizce seviyorum ama affetmeyi bilmiyorum. Paramparçayım.

"Cemre..."

Yandı o. Kendini yaktı. Ateş topu bir gün kendini de yakar. Cemre kül oldu.

"Lütfen."

"Hayır," dedim.

Gerçeğin geri dönüşü yoktu.

Gerçeğin içinden geçmeyi de, oradan sağ çıkmayı da bilmiyordum.

"Kalbine dokundum artık. Çok geç," dedi. Gözlerine kâinatın tüm ışığı bir anda doldu. Kalbinin içi daha önce sanki kimsenin yakmadığı bir ateşle yandı. Elleri karıncalandı.

Kalbime mi dokunmuştu?

Kalbin ne söylediğinin ne önemi vardı?

Kalp ahmaktı.

Dokunmak mı istiyordu?

"Dokunmak mı istiyorsun?" dedim, birdenbire.

Şaşırdı. Anlamadı. Merak etmesine gerek yoktu, anlardı. Yanına gittim. Elini bileğinden yavaşça kavradım. Parmaklarını dudaklarıma götürdüm. Kan akışı hızlanmıştı. Tüyleri diken diken olmuştu. Parmaklarını dişlerimin arasına aldım. Zehirli bir yolu tırmandığını farkında mıydı güzel parmakları? Geri dönüşsüz bir yola çıktığının bilincinde miydi? Şeytana dokunduğunu anlamış mıydı?

Ziyanı yoktu, anlardı.

Parmaklarını teker teker dudaklarımda dolaştırdım, onları ağır ağır aşağı sürükledim.

Kalbime dokunmadan bedenime dokunması için.

Elini sertçe geri çekti.

O bana dokunmazsa, ben ona dokunurdum.

"Dokunmak istediğini sanıyordum?" dedim, zehirli bir sesle.

İkimizi de zehirlemek zorundaydım. Kalbin ne söylediğinin bir önemi yoktu. Kalp ahmaktı. Gerçeğin içinden geçmeyi de, oradan sağ çıkmayı da bilmiyordum.

Elimi bacaklarının arasına götürdüm.

"Dokunulmak da mı istemiyorsun?"

Elimi tuttuğu gibi geri çekti ve bileklerimi hınçla sıktı.

Azapla ve hüsranla.

Hayal kırıklığıyla.

Gözlerime baktı. Yanık toprak gözleri, yanık, kuru ve paramparça birer toprak parçasıydı artık. En ufak rüzgârda uçuşup havaya karışacak iki avuç renksiz toz parçası.

Uçuşmuş ve havaya karışmıştı.

Saydamdı.

Varlığı artık görünmüyordu, çünkü gitmişti.

Kapı, arkasından sessizce kapanmıştı.

Varlığı artık yokluktu.

İçimi kara toprak gibi bırakmıştı.

Cemre Düştü | TAMAMLANDIWhere stories live. Discover now