•• | bir 21 aralık

2.4K 385 104
                                    

❄️

"Demek 21 Aralık..."

Arkamı döndüm. Nereye gizlendiği uzun süre belirsiz kalan dolabın önünde durmuştu. Elinde görmek istediğim son şey olan, üzerinde mumlar yanan bir doğum günü pastası değil, ufak bir yeşil erik kasesi vardı. "Yaş gününden kaçabileceğini mi sanıyordun?"

"Bu mevsimde bunu nereden buldun diye sorduğum erikler mi onlar?" dedim kaçarak ve gülerek. Kaçacağımı sanıyordum. Gülecek bir şey ise belki yoktu ama eriklerin parlak yeşili, insanın içinde tuhaf, yerini sırasını sorgulatmayan bir neşe uyandırıyordu.

Belki de bunu yapan, canlandırdıkları anılardı.

"Evet," dedi, tebessüm ederek.

"Her şey soracak mısın da diyecek misin?"

Tebessüm eden dudakları bu defa istemsiz buruldu, birbirinin üstüne kapandı. Bunun hatırasının üzerine yazmıştık ve damağımızda son kalan anı, artık ferah ve mayhoş değil, kekre ve tatsız bir anıydı.

Çözüm hatırlamak mıydı, unutmak mıydı?

"Bu defa sorabilirsin," dedi, kaldığımız yeri hatırlatırcasına.

"Evet," dedim. "Kara kışın ortasında yeşil eriği nereden bulduğun, çok daha mantıklı bir soru."

Sor dediği soruyu yanıtlamaya niyeti yokmuş gibi bana baktı. Bana kara kışın ortasında eriği nereden bulduğundan çok daha başka cevaplar vermek istiyor ama veremiyordu. O cevaplar belki yoktu, belki kara kışın ortasında kalıp buz tutmuşlardı. O cevaplarla ne yapacağımızı da artık bilmiyorduk.

Yanına yürüyüp yeşil eriklerden birine uzandım. "Annem," dedim, ekşi, sert yuvarlağı dişlerimin arasında ezerek, "kışı hiç sevmezmiş. Hem de hiç. Bir kış çocuğu olmamdan bu yüzden hiç mutlu olmamış. Hayali, hep baharda dünyaya gelen bir kız çocuğuymuş."

"Cemre..." dedi burukça gülümseyerek.

"Annemi kara kışın ortasında hastaneye taşıdıkları gün, kar fırtınası çıkmış. Berbat bir tipi... Senenin en uzun gecesi, senenin en soğuk havası... Öncesindeki günler çok güzelmiş oysa ki. Günlük güneşlik, soğuk ama açık, temiz... Annem, bu kız baharda değilse de, bahar gibi bir günde gelecek hayrıyla diye seviniyormuş."

Sesime kara kıştan daha kara bir es girmesine engel olamadım. 

"Ama sonunda ne bahar gibi bir günde gelmişim, ne de hayrımla."

Neler söylüyorsun der gibi yüzüme baktı, dudaklarını aralasa çok daha kızgın sözcükler edeceği için herhalde susuyordu.

"Kara kışım ben, demiştim ya sana," dedim, ne ara dolduğunu anlamadığım gözlerimi silerken ve abesle iştigal bir biçimde gülerken, "aslında yalan söylemiyordum. Kelime oyunu da yapmıyordum."

"Kara kışın ortasına düşen cemresin," dedi elimi tutarak. Gözümdeki yaşı parmağının ucuyla silip yanağımı okşadı. "Annen sana neden Cemre dedi sanıyorsun?"

"Ne yazık ki annemle konuşup bunu doğrulatman imkansız."

"Ne yazık ki annenle konuşabilsem, onun bana söyleyeceklerinin bunlar olması da imkansız..."

Dudaklarımda bir kez daha, nereye dönse orada buz kesecek bir gülüş peyda oldu. Önümüz arkamız buzdu, kara kıştı, nereye baksak donardık ama yine de gülüyorduk.

"Belki de annelerimizle konuşmak iyi bir fikir değildir," dedim. "Anneler çocuklarını üzenleri affetmezler."

"Anneler çocuklarını üzmek de istemezler," dedi, sesinin içine serpilmiş bin bir umutla.

"Doğum günlerinde mi mesela?" dedim. "Mesela 22 Aralık...?"

Gözlerini kırpıştırdı. Bildiğimi tahmin ediyordu ama yine de utanmıştı.

"İyi ki doğdun," dedim. "Şimdiden..."

Biraz daha utandı. "Sen iyi ki doğdun," dedi, dudaklarını mahcupça bastırıp. "Ben daha doğmadım. Ve iyi ki denir mi, bilmiyorum."

Yokluğunu hayal bile edemediğim bir sabitti, hayatıma çakılmış bir kazıktı. Varlığını mı sorguluyordu?

"Çok şey denebilir," dedim.

Çok şeyi merak ederek, hayatta en çok o çok şeyi merak ederek bana baktı.

"Sence peş peşe doğmuş olmamız çok saçma değil mi diyeceğim... Şimdilik."

İstemsiz bir gülüş koptu dudaklarından. Teni ısınmış, gözleri yanık toprak rengi olmuştu. "Yaşadıklarımızdan daha fazla değil," dedi.

"Belki de yaşadıklarımızı unutmalıyız," dedim.

Elimi sıkıca tuttu fakat daha da sıkı sıkı tutunduğu şey, bu ihtimaldi. Saatine baktı. Vakit gece yarısına, yaklaşmıştı. 21'i deviren zaman 22'den an alıyordu. "Yılın en uzun gecesi. Kara kışın en soğuk zamanı. Belki de cemre toprağa, bu gece düşmüştür. Belki de bu, bizim zamanımızdır. Belki hiçbir zaman, bundan daha çok bizim olmayabilir Cemre... En azından şimdilik."

Avcumu usulca açıp artık orada olmayan dikiş izlerine dokundu.

"Yarın akşam benimle yalıya gel."

❄️

Bazen cemre kara kışın ortasında düşer toprağa... 🏜❄️

Bir gün, bu gelecekte, bu 21 Aralık'ta buluşmak dileğiyle...

Cemre Düştü | TAMAMLANDIWhere stories live. Discover now