52 | #6a0dad

1K 150 58
                                    



🏜️

"Ve bu güzel akşamüzeri, bu güzel amaç için burada olduğunuz için en büyük teşekkür size!"

Soner elindeki şampanya kadehini kalabalığa doğru kaldırırken en az onun kadar şükran dolu hissediyordum çünkü bir mecburiyetin daha sonuna gelmiştik. Kanser araştırmaları vakfı yararına bağışlar toplanmış, kokteyl masalarının arasında makul bir süreyle dolaşılmış, selam verilmesi ve hoşbeş edilmesi gereken herkese yeterince kibarlık edilmiş ve bu partiden defolup gitmek için gereken tüm görevler Tunç, Ahu ve Bahar arasında taksim edilip tamamlanmıştı.

"Hadi gidelim," dedi Tunç, kravatını sabırsızca gevşetmeye başlarken. "Burada ne kadar içtiysem bir bu kadarına daha ihtiyacım var."

"Nereye böyle?"

Sahneden indiği gibi vakit kaybetmeden yanımıza gelen Soner'in uğursuz sesi bizi çivi gibi olduğumuz yere mıhladı. Ona döndük ve mecbur olduğumuz gibi, nazikçe gülümsedik. Yaptığı konuşmadan, gösterilen ilgiden, toplanan bağıştan ziyadesiyle memnun olduğu kabaran göğsünden anlaşılıyordu. Bu saatten sonra bizi olsa olsa eziyet etmek için tutabilirdi ve tam da bunu yapmak istiyor gibi görünüyordu.

"Güzel bir organizasyondu," dedi Tunç, ona fırsat vermek istemez gibi. Etrafta başka konuklar olduğu için politik davranmak zorunda oluşundan nefret ediyordu. "Toplanan bağışın birçok iyi işte değerleneceğine eminim. Bizim küçük bir aile davetine geçmemiz gerek buradan, size iyi sohbetler."

Soner güldü. "Aile daveti derken?" dedi. Sözcükler ağzından, sanki çok abes bir soruyu bir araya getiriyormuş gibi çıkmıştı. Gözlerini salonun içinde gezdirdi. "Bence bir yere gitmeniz gerekmeyebilir," diye mırıldandı. Anlaşılmayan cümlesini anlaşılır kılmak istermiş gibi devam etti. "Demek istediğim, benim o konuda size bir sürprizim olabilir."

Demek istediği pek de anlaşılmıyordu.

Eğer korktuğum şey anlamına geliyorsa onu da ben anlamak istemiyordum zira burada olmaya her bir hücresiyle karşı çıkmış olan ve neticesinde burada olmayan Toprak'ı karşımda Soner'in sürprizi olarak görmek, istediğim son şeydi.

"Bakın burada kim var!"

Karşımda keşke Toprak olsa dediğim bir kişi belirdi. Hatta keşke iki tane Toprak olsa dediğim, iki kişi.

"Servet Teyze?" dedi Tunç, hayretle. "Çiçek'cim... Biz... geleceğinizden haberdar değildik. Neden bizi aramadın teyze?"

Servet Çelebi'nin suratında, buraya bizimle gelmiş olması ihtimal dahilinde bile değilmiş gibi garip, tutuk bir ifade vardı. Sanki burada olmak konusunda en az bizim kadar gönülsüzdü ve neden bunu yaptığını o da bilmiyordu. Yanında duran Çiçek, Ahu ile bana bakarken gülümsemiş ve göz kırpmıştı. İçimizde yerin dibine açılacak bir deliğin içinden kayarak buradan kurtulmayı arzulamayan tek kişi o olmalıydı.

"Servet Hanım davetimi geri çevirmeyerek beni gururlandırdı," dedi Soner. Sesi kontrollü, tavrı ihtiyatlıydı. "Benimle konuşmak istediği bir konu varmış," diye bize açıklama yaparak Servet Çelebi'ye döndü. Sanki Çiçek'e bakmamaya gayret ediyordu. "Arzu ederseniz arkada, kulise geçebiliriz Servet Hanım. Burası biraz gürültülü."

Servet Çelebi başını salladı. Bu iyi bir fikirmiş gibi.

"Teyze? Konu ne? Eğer şirket yatırımları ile alakalıysa, hepimizin bu-"

Servet Hanım elini kaldırıp araya girmeden duramayan Tunç'un sözünü böldü. "Değil oğlum. Şirketle alakalı değil." Servet Hanım'ın itirazı sert değildi ama aksi yönünde bir tartışmaya girmeye niyetli olmadığını da belli ediyordu. "Gidebiliriz," dedi. "Lütfen siz önden buyurun. Ben hemen geliyorum."

Cemre Düştü | TAMAMLANDIWhere stories live. Discover now