34 | #f28e1c

1.3K 191 69
                                    




🏜

"Özür dilerim," dedi, utançla yutkunarak.

Küllüğe uzanıp rüzgârın benim yerime tüttürdüğü sigarayı aldım. Hava esintiliydi fakat fırtına dinmişti. Yağmur yağmıyordu. Toprak kurumuştu.

"Sigara içtiğini bilmiyordum," dedi, bunu bilmeyişine alınmış gibi.

Bugün başlamıştım, Ahu'nun alınmasına da gerek yoktu utanmasına da.

"İçmiyorum."

Ahu çekingenlikle ifademi süzdü. Bana ne dese bilemiyordu. Benimle baş başa kalmaktan erindiği aşikardı ama mahcubiyet sabahın köründe sürükleyip bırakmıştı onu bu kafeye.

"Abla, geçen gece seni öyle aradığım için kusura bakma... Ne yapacağımı bilemedim... Toprak çok kötüydü."

Kötü değildi.

"Bayağı perişandı hali."

Perişandı ama yorgunluktan.

"Yaşayan ölü gibiydi..."

Yaşayan bir ölü değildi. Yaşayan iki ölüydük. Ölmeyi reddeden iki sahtekâr. Sabaha kadar sevişen iki günahkâr ve sadece kendilerine yalan söyleyen iki yalancı ve aşkın ilelebet lanetlediği iki kaybeden.

"Abla?"

Ahu'ya baktım.

"Dün konuşamadık... Dinlenebildin mi biraz, sesin yorgun geliyordu?"

Yorgundum.

Çok yorgun.

"İyiyim."

Ahu yalanımı farkına varmadı. Vardıysa da benden doğrusunu alacağına dair inancını yitirmişi. Tek derdinin ben olduğumu söylemek zordu. Sıkıntıyla telefonundan bir şeyler okuyor ve suratını asıyordu.

"Bir onay verecek, günlerdir beni oyalıyor," dedi, yılgın bir serzenişle. "Haber resmen bir hafta gecikti ya! Sözde hafta başında yayınlayacaktık... Artık neye gömüldüyse bu kadar!"

Ahu Mete'den bahsediyor olmalıydı. İçimdeki uğursuz ses Mete'den bahsettiğini bilmekle kalmıyor, Mete'nin neye gömüldüğünü de biliyor ve bunu Ahu'ya söyleyemediği için dilimi acı mı acı bir hisle yakıyordu. 

Ona ne bildiğini sorabilirdim.

Ona Mete'yle geç olmadan konuşmasını söyleyebilirdim.

Ondan her şeyi daha da çözümsüz hale getirdiğim için özür dileyebilirdim ama hiçbirinin bir anlamı kaldığına da inanmıyordum, herhangi bir şey başarmak için gücümün kaldığına da.

"Birer kahve söyleyelim mi?" dedi Ahu.

Başımı salladım. Ahu benden edilgen de olsa bir tepki aldığına memnun olarak elini kaldırdı, gözleriyle bir garson aramaya koyuldu. Menü isteyecekti.

Fakat menü değil, Tunç gelecekti. Toprak'la.

"Geciktiniz," dedi Ahu.

"Sadece on dakika?" dedi Tunç, başını arkayı işaret eder gibi hafifçe eğerek. "Toprak'ı da kapıdan aldım geldim."

Ahu Toprak'a baktı, bir ipucu arar gibi. "Kapıdan mı?"

"Kapıdaydı, evet," dedi Tunç.

"Neden?" dedi Ahu.

Toprak avucundaki paketi masaya koyup en köşedeki sandalyeye ilişti. Gıyabında oluşan meraktan kimseyi kurtarmaya ihtiyaç duymuyordu.

Yine de konuştu.

Cemre Düştü | TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin