3 | #8a3324

6.1K 579 376
                                    

🏜

"Ortaya çok iyi bir iş çıkacağını hissediyorum. Şahane bir proje olacak! Şimdiden sabırsızlanıyorum ben, ya sen Bahar?"

İrkildim. Son bir senedir gecemin gündüzümün en olmadık vakitlerine çoğunlukla münasebet gözetmeksizin eşlik etmiş olan Hüma'nın sesi beni bu kez ürkütmeyi başarmıştı.

"Dalmışsın?!" dedi Hüma. Tepkisizliğimin heyecanından hiçbir şey kaybettirmediği açıktı. "Gören de başında bir milyon tane iş olan sensin sanacak!"

Kelimeleri kinaye yüklü olsa da yaptığının bu olmadığını ses tonundan okuyabilecek kadar tanıyordum Hüma'yı. Hayata dair büyük beklentilerinden birinin karşısında, müthiş bir coşku ve azimle durduğu anlardan birini yaşıyordu. Bunun bir anlamı da şuydu.

Ben ne söylesem söyleyeyim canını sıkamayacaktım.

"Toprak'la harika iş çıkaracaksınız, eminim bundan."

Toprak da bundan emin miydi?

Bana diktiği kayıtsız bakışları, yüzüne yayılmış keyfe keder fakat haddinden mülayim ifade, parmaklarının gelişigüzel gezdiği çehresinin sert kıvrımları da bundan emin olabiliyor muydu?

Ben olamıyordum.

"Şahane fikir!" dedim. Sesimde en ufak bir pürüzün dahi olmaması Hüma'yı şaşırtmıştı, Toprak'a ise ne yaptığını bilmiyordum çünkü ona bakmıyordum. "Hatta diyorum ki başlamışken bir de ressam alalım yanımıza, sokak sokak karakalem çalışması da yaptırırız, ne dersin?"

Toplantı odası olmayan odamın ve kesinlikle toplantı masası olmayan dağınık, sersefil masamın üzerinde buz gibi bir rüzgâr esti, belki sadece birkaç saniyeliğine.

"Güzel fikir!"

Toprak'ın cümlesiyle ve tok, gevrek kahkahasıyla bölünene kadar.

"Bakayım ben bir tanıdık ayarlayabiliyor muyum..."

Hüma'nın ikimizin arasında kaygıyla mekik dokuyan bakışları, kafasındaki onlarca 'acil durum planı' arasından hangisini seçeceğini bilemeyişinin acıklı bir ilanı gibiydi.

"İlahi Baharcııım!" dedi, büyük büyük gülerek.

Demek ki en kolayını seçmişti.

"Yine şakacı tarafından kalkmışsın!"

Kaçak dövüş.

"Hatta hafif delişmen tarafından!"

Meydan okuma!?

"Hangisini seçmek istersen Hümacım artık!" dedim. Sesim oyunbaz, tavrım alaycıydı. Yüzümde, onunkisini yanında masum bırakacak kadar küstah bir gülüş peyda olmuştu.

Hüma arkasına yaslandı. Tam söze girecek gibiyken küçük, kibar bir es verdi; uğursuz bir alametin tezahürü sayılabilecek bir es. "Neyse ki Toprak senin bu eserekli hallerine aşina... Sanıyorum."

Sanıyordu?

Ses tonuna bakılırsa sanmıyordu, emindi.

Gözlerim istemsizce ona gitti. Cümlenin öznesine. Türk dilindeki, hatta yer yüzündeki tüm dillerdeki en belirsiz özneye. Odadaki file. Bir fil olamayacak kadar incelikli yontulmuş–

"Öyle değil mi Toprak?"

Saçmalamayı kesmem lazımdı.

Benden çekmediği bakışları karşısında ecel terleri dökerken saçmalamamam imkansızdı.

Cemre Düştü | TAMAMLANDIWhere stories live. Discover now