50 | #2e963d

1K 142 36
                                    


🏜️

"Kötü olmaktan korkmayacak kadar birbirimizi sevelim istiyorum o kadar."

Toprak'ın bakışlarındaki anlam gözbebeklerimin derinliklerine doğru akarken yüzünde buruk bir ifade oluştu.

Birbirimizi sevebilirdik ama o anlamı sevmediğimden emindim.

"Sana pişmanlıkla ilgili dediklerimi unutmadığını umuyorum, Toprak Çelebi."

Toprak bu defa mahcupça gülümsemekle yetindi.

"Ne diyecektin?" dedim.

Kısık bir soluk alıp verdi. Elimi tuttu. Kaçışının olmadığını anlamış olmalıydı. "Zaten oyum, diyecektim," dedi.

Pişmanlıkla ilgili dediklerimi unutmadığından emin değildim.

"Zaten tam da oyum, diyecektim. Kötü olmaktan korkmayacak kadar seni sevdiğim için buradayız ve kötü olmaktan çekinip hayatından siktir olup gitmek yerine seni bu bok çukurunun içine çektiğim için-"

"Burada değiliz," dedim. Onu bölmesem ölene kadar sürdürecek gibiydi ve ölümden bahsedeceğimiz yeri artık geçmiştik. "Bu yüzden burada değiliz. Herkesin yapmak zorunda kalmadığı, o yüzden kötü olup olmadığını sorgulamadan yaşayıp gittiği hayatta biz zor seçimler yapmak zorunda olduğumuz için buradayız. Ayrıca burası da bir bok çukuru değil!"

Son cümlem onu gülümsetmekten öte güldürmüştü.

"Annenin en sevdiği şemsiyeyi bahçesine fırlatmış olabilirim, ama evine bok çukuru diyemezsin," dedim.

Gülüşü dudaklarında erirken yüzüne engel olamadığı bir sıcaklık yayıldı. "Demişken..." deyip yerdeki şemsiyeye uzandı. Yeterince sırılsıklam olsak da bir şemsiye her zaman daha fazlası için kalkan olabilirdi. Yağmur dineceğe benzemiyordu.

Ben de bir yere gidecek değildim.

"Biraz yürüyelim mi?" dedi.

Yalının bahçesinden çıkıp yola koyulduk. Boğaz kıyısına çıktığımızda hava ılınmış, yağmur yalnızca çiseler hale gelmişti ama Toprak şemsiyeyi üzerimde tutmaya devam ediyordu.

"Bak bak Hulusi bak! Bizimkiler!"

Aynı anda başımızı çevirip sesin geldiği yöne baktık. Çay bahçesinin derme çatma tentesinin altında ayaklanmış yaşlıca bir kadın, bize doğru hareketlenmişti.

"Bizim şemsiye!"

"Mürüvvet, düşeceksin!"

Kadının karşısında oturan yaşlı adam, ağır fakat telaşlı hareketlerle muhtemelen karısı olan Mürüvvet Hanım'ı düşmeden tutmak için yerinden kalktı.

"Çocuklar geliyor Hulusi! Bak sana dedim!" dedi kadın, oturmayı reddederken.

Kendimizi istemsizce onlara doğru ilerlerken, hatta koştururken bulduk.

Ya da "Dikkat edin," diyen Toprak kendini bastonuna uzanan kadının koluna girerken ve ben de kendimi yaşlı adamın oturmasına yardım ederken buldum.

"Efe evladım, bugün mu geldiniz? İyi miydi yolculuk?" dedi Mürüvvet Hanım.

Hulusi Amca mahcup, anlayış bekleyen bakışlarla Efe olmayan Toprak'a baktı.

Oysa Efe olmayan Toprak, "İyiydi," demek üzereydi. Hatta "Gelir gelmez yanınıza geldik," de demek üzereydi ve demişti.

Mürüvvet Hanım'ın yüzü kıvançla ışıldadı, coşkuyla Toprak'ın koluna sarıldı. Gözlerine mutlu yaşlar dolduğunu hayal etmiyor olmalıydım, gözlerindeki mutlu yaşlar galiba gerçekti. Toprak'ın koluna iki üç kez vurup bana döndü. Tatlı bir kinayeyle, "Baharım seni çok üzmüyor, di mi oğlum?" dedi.

Cemre Düştü | TAMAMLANDIWhere stories live. Discover now