Acı (2. Kitap)

251 20 145
                                    


Selam canlarım...
Şu an ne kadar heyecanlı, ne kadar mutlu ama bir o kadar da korku dolu olduğumu anlatamam. Benim kendimle bağdaştırıp yazdığım, sizin de hissedip okuduğunuz ilk karakter Yağmurdur. Benim bir adamın sevgisini en içten hissettiğim karakter Savaştır... Dostluğu anladığım, Sena ve Can'dır...

Onların hikayesi başladı, devam etti ve bir yerde dinlendiler. Bu süre içinde güzel şeyler de oldu. Mesela Wattys2021 de yarıfinalist olduk, oldular...

Şimdi, 4 Aralık 2021 de tertemiz bir sayfa açtım. İçinde her rengi yaşadığımız hikayemiz, şimdi de bize her duygu öğretmeye geldi. Nasıl ki, siyahtan beyaza açıldıysak şimdide en acı duygulardan en güzellerine sürüklenmemizi okuyacağız.

Gökyüzünün Dansı kaldığı yerden devam ediyor, pek siz onlarla bunca şeyi hissetmeye hazır mısınız?

Gökyüzünün Dansı kaldığı yerden devam ediyor, pek siz onlarla bunca şeyi hissetmeye hazır mısınız?

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Multiye, bölümde Yağmurun kafasında çalan şakıyı koydum. Dinlemenizi tavsiye ederim.

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum, keyifli okumalar....🖤

✨☀️

Eskiden, çok çok eskiden nasıl bir hayatım vardı artık anımsayamıyorum. Karamsarlık, donukluk, çoğu zaman ince bir hüzün hep benimleydi belki. Ama yine de hissedebildiğim şeyler vardı. Sonuçta acı da bir duyguydu, hüzün de...

Hayatımın çoğu sorgulamakla, geri kalan kısmı da düşünmekle geçerdi galiba. Çoğu zaman; Neden yalnızım, babam neden artık bana baba gibi davranmıyor, neden sürekli üzerimden atamadığım bir ölü toprağı var...

Bitmek bilmeyen sorular, çoğu zaman cevaplar yerine yeni sorular getirirdi bana. Ucu bucağı belli olmayan düşünceler sarardı zihnimi. Her şey bir yana, insanlar sürekli meraklandırırdı yorgun ruhumu. Bazen olurdu, sanki tüm insanlar kötü gelirdi. Sanki her insan ihanet edecek, sizin kalbinizi kırıp hiçbir şey olmamış gibi yoluna devam edebilecekti. Çünkü genelde öyle yaparlardı.

Yani ben çoğu zaman öyle yapacaklarını düşünürdüm. Sonuçta, aksini hiç yaşamamıştım ki. Nereden bilebilirdim iyi insanların da var olabildiğini?

Nedenini bilmediğim bir şekilde, kendimi sürekli gökyüzünü izlerken bulurdum. Çoğu insana göre gaz tabakalarından oluşan bir yapıydı, gökyüzü. Yalan değil, aslında zaten öyleydi. Ama benim için hep bundan fazlasıydı. Oradan oraya taşınarak büyümüş çocukluğum hiçbir zaman kendini bir yere ait hissedememişti. Sanki hiçbir yer ona aradığı o ev sıcaklığını, istediği o çatıyı verememişti. Hatta öylesine kuvvetliydi ki bu hissedemediği aitlik duygusu, küçük kız her bulduğu fırsatta kendini evden dışarı atar olmuştu. Sonra kafasını kaldırıp gülümserdi küçük kız. Sanki hep aradığı çatı, aslında hep kafasını kaldırdığında oradaydı. Bazen tenine değen bir sıcaklık, bazen cildini yalayan ıslaklık, belki onu üşüten o esinti... Ama oradaydı sonuçta. Kendini hep hissettiriyordu.

GÖKYÜZÜNÜN DANSIWhere stories live. Discover now