Karamel

561 66 80
                                    




Fleurie- Hurts like Hell

Kendimden hallice- Sakince yoruldum

Şarkıyı açmayı ve yıldıza dokunmayı unutmayın canlarım...💞 iyi okumalar!



Hiç durmadan saatlerce koşmuş gibi, nefes almadan saatlerce konuşmuş gibi yorgundum. Oysaki bunların hiçbirini yapmamıştım. Yaptığım tek şey, beklemekti. Tam dört gündür, hiçbir şey yapmadan beklemek...

Savaş gideli ve hiçbir yaşam belirtisi vermeyeli tam dört gün olmuştu. Her sabah büyük bir beklentiyle uyanıyor, kocaman umutlarla yeni güne başlıyordum. Tüm gün bir gözüm kapıda, bir kulağım gelecek herhangi bir haberde bekliyordum ama ne o geliyordu, ne de herhangi bir haber. Geceleri zihnime fısıldayan şeytanlar, umudumu kesmemi söylüyordu. Beni çıkarmayacağını, onun için hiçbir anlamı olmadığımı söylüyordu. O sesleri bastırmak için geceleri müzik dinleyerek uyuyordum. Böylesi daha iyiydi.

Elime, iki gün önce masamda bulduğum mp3 çaları aldım. Savaş sözünü tutmuş ve gerçekten annemin güvenliğe bıraktığı mp3 çalarımı içeriye sokmuştu. Kendisi olmasa bile, yaptıklarıyla yüzümü güldürmeyi başarmıştı.

Günlerdir dışarıda deli gibi kar yağıyordu. Tipi olduğu için bizi bahçeye çıkarmamışlardı. Oysaki kar güzeldi, çıkıp havaya bıraktığı sonsuz sessizlikle huzur bulmak isterdim. Günlerdir gökyüzüne hasret bir şekilde kafamı yastığa koyuyordum. Benim gibi gökyüzüne bir sürü anlam yükleyip onda huzur buluyorsanız, bu durum epey can sıkıcıydı.

Elimi uzatsam, hiçliğe dokunacaktım.

Elimi uzatsam, elde edeceğim kocaman bir boşluk olacaktı. Yıllardır olduğu gibi...

Kapımın tıklanması ile düşüncelerimden sıyrılıp hemen mp3'ü dolaba koydum. Bunun bende görülmesi Savaş'ın başını ağrıtabilirdi. Zaten benim için uğraştığını bildiğimden bunu asla istemezdim.

İçeriye yüzünde zarif gülümsemesi ile Sevda abla girdi."Yağmurcum, sana güzel haberim var."

Duyduğum cümle ile adeta yerimde zıpladım. "Savaş mı aradı?"

Sevda abla anlamamış gibi yüzüme baktı. Upss... Galiba pot kırmıştım.

"Hayır, üst kata taşınıyorsun." dedi.

Şaşkınlık ve heyecanla, "Nasıl? Oda mı boşaldı?"diye sordum.

"Bizde anlamadık, odanın sahibi de başka bir odaya taşındı. Müdür öyle istedi." Yüzünde bariz bir gülüşle devam etti. "Sen önemli eşyalarını al, Sena'nın yan odasına git. Gerisini biz getiririz."

"Teşekkürler." diyerek kollarımı ona sardım. Hissettiğim şey ile gözlerimin dolmasına engel olamamıştım. Bunu kimin yaptığını çok iyi biliyordum, o gün bana bunun için çabalayacağını söylemişti. Bana verdiği her sözü tutuyordu ve bu, ona her geçen gün daha çok güvenmemi sağlıyordu. Beni gerçekten buradan çıkaracaktı...

Neredeyse mutluluktan seke seke üst kata çıktım. Odama baktıktan sonra Senaya da uğrayacak, ona da bu harika haberi bizzat verecektim. Dışarıya çıkamadığımızdan, herkes odalarına çekilmişti, sessiz koridorlar benim neşe dolu adımlarımla taçlandı.

Sena'nın odasının hemen yanındaki odayı gördüğümde düşünmeden içeri daldım. Gördüğüm manzara ile içimde bir şeyler kıpırdandı. Kocaman pencere, olduğu gibi gökyüzünün beyazlığını gözler önüne seriyordu. Gökyüzünü, benim izlemekten asla bıkmayacağım tek şeyi bana veriyordu...

GÖKYÜZÜNÜN DANSIWhere stories live. Discover now