Toz pembe

311 34 200
                                    


Arkadaşlar bölüme başlamadan şarkının ismine bakın, sonra sözlerine bakın... Bu şarkı Gökyüzünün dansı için yazılmamışsa başka bir şey bilmiyorum bende. Bir tane daha şarkı var böyle, birdahaki bölüme koyacağım onu da. Bu iki şarkı kitabın şarkıları olacak...Lütfen açın şarkıyı❤️ öpüldünüz❤️

Kafamdaki onca şeye rağmen beni köşeye sıkıştırıp pençelerini zihnime geçirmiş soruyu def etmek için gözlerimi sıkıca kapattım. Ne olursa olsun cevabını alamadığım soru, saatlerdir zihnimde yankılanıyor beni de içine çekiyordu.

Her güzel şeyin bir sonu var mıdır?

Oysaki cevabı kolaydı. Bunu şuana kadar yaşayarak anlamış olmam lazımdı. Güzel şeyler, sadece sen onları hissedebildiğin kadardı. Ne zamanki hissetmeyi bırakırsan, o zaman onların da sonu gelirdi. Çünkü yalnız insanlar bilirdi ki, her dostluk biter. Aşık insanlar bilirdi ki, her aşk bir sona mahkum. Bu son belki ölümle taçlanacak, belki ayrılıkla mühürlenecekti...

Adına hayat dediğimiz bu acı kapanında her şeyin bir sonu olduğunu kabullenmiştim. Bu bir ümitsizlik ya da isyan değildi. Bu sadece geç kalınmış bir kabullenişti. Acı tecrübelerle sabitlenmiş, yakıcı gerçeklerle harmanlanmış bir kabulleniş... 

Rüzgar, derin düşüncelerime eşlik etmek ister gibi tenimde keskin izler bırakarak esti. Uçuşan saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırarak en büyük hayranlığıma baktım. Yine yoğun tempoda geçen hayatım yüzünden ihmal etmiştim hayranlığımı.

Özlemiştim...

Her gün altında soluduğum, aslında hep bana en yakın olan gökyüzünü özlemiştim. Ama bu hep böyle değil miydi zaten; Gözünün önündekini özleyip, ona ulaşamamak?

"Ne yapıyorsun bu saatte, burada?" Uykulu gözlerini ovuşturan Senaya döndürdüm yorgun bakışlarımı. Balkonun kapısına yaslanmış, ne yaptığımı sorgularcasına bana bakıyordu.

"Uyku tutmadı, nefes almak istedim biraz. Sen neden kalktın?" dedim üşüdüğümü hissettiğim o an. Sanırım hava gerçekten soğuktu. Ya da kafamın içindeki düşüncelerin soğukluğu, bedenimi istila etmeye başlamıştı artık.

Sena odanın içine girip yatağın ucundaki poları aldı. Ona burukça gülümsediğim sıra o elindeki poları açıp ikimizinde omzuna atarak yanıma ilişti. "Çok düşünüyorsun. Bu kadar düşünmek seni delirtecek sonunda. Bunu kendine yapma artık." Sena kafasını, omzuma yasladı. Bu hareketi, bana ağladığım sıcacık omuzları hatırlatmıştı. Dudaklarımı ısırarak tekrar gökyüzüne baktım. Gece, gerçekten muazzamdı.

"Düşünmekten kaçmayı da denedim." Dedim fısıltı gibi bir sesle. "Uzun süre kaçtım zihnimde dönen düşüncelerden. Meğerse geçtiğini sandığım her şey, birikip onları tutuşturacak tek bir kıvılcımı bekliyormuş. Ben tutuşunca sönemiyorum. Söndüremiyorum Sena. İçimde harlanan acı dolu ateşi bir türlü yenemiyorum." Sena dolu gözlerle bana baktı. Çocuğunu teselli eden bir anne sıcaklığı ile kollarını bana dolayıp saçlarımı okşadı.

Bitmeye mahkum olan şeyler, size huzurlu hissettirebilirdi. Bir dost, size aile olabilirdi. Bir arkadaş, size kardeş olabilir; bir çift mavi göz, sizi evinizde hissettirebilirdi. Bunların hepsi, siz hissettiğiniz sürece güzeldi.

"Sönecek güzelim." Dedi Sena ela gözlerini silerek. "Sönmesi için elimizden gelen her şeyi yapacağız. Bir söz verdik, bir kere birbirimizi bulduk. Sonucu ne olursa olsun hep yanındayız artık. Sen beni evine aldın. Kendi babam bile beni istemezken sen düşünmeden beni yanına aldın."

Senanın sözünü keserek, "Saçmalama. Sen benim en yakın arkadaşımsın, düşünecek bir şey yok." Dedim. Sena'nın gülümsemesi büyürken ben de ona eşlik ettim. "Yani, benim hiç bu kadar yakın bir arkadaşım olmamıştı daha önce. Yakın arkadaşların sadece zamanla olduğunu düşündüğüm için kimseyle bu kadar samimi olamamıştım. Ama zamanla ilgisi yokmuş. Bazen sadece doğru insanı bulmak gerekiyormuş. Siz bana bunu öğrettiniz."

GÖKYÜZÜNÜN DANSIWhere stories live. Discover now