Hüzün

191 20 177
                                    


Selam şekerlerimm, buraya uğramayalı çok uzun oldu ama sonunda kavuştuk. 🥺

Sertab Erener- Karbeyaz ( Ya sözleri... bu kadar uyumlu olamazdı.... lütfen açıp tekrara alın)

Şimdiden keyifli okumalar☀️ oy ve yorumlarınızı bekliyorum, öpüldünüz

Şimdiden keyifli okumalar☀️ oy ve yorumlarınızı bekliyorum, öpüldünüz✨

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

☀️✨

Küçükken, gece vakti her yola çıktığımızda gökyüzündeki ay bizi takip ediyor sanardım. Çünkü nereye gidersem gideyim kafamı kaldırdığımda hep orada olmaya devam ederdi. Şimdi düşününce diyorum ki, meğerse beni takip eden ay değil de kaçmaya çalıştığım geçmişimmiş. Nereye gidersem gideyim, ne kadar kaçarsam kaçayım beni izlemekten asla bıkmayan tek şey.

Denemiştim.

Bu sefer her şeyi geride bırakıp yaşadığım hayatı kabullenmeyi gerçekten denemiştim. "Düşünme." Demiştim kendime. "Bakma, görme, duyma... Hiçbir şey yapma ki rahatlıkla kaçabil her şeyden." Yapmıştım. İyi ya da kötü bir şekilde her şeyden kaçmıştım.

Şimdi önümde; duvarları aşınmış, pencere demirleri paslanmış kocaman bina bana bakarken "Neden?" diyordum. "Neden sadece unutmama izin vermedin?"

Burada olmam haksızlıktı. Bu binayı, üzerinden kocaman bir yıl geçtikten sonra tekrar görmem bana kocaman bir haksızlıktı. Nefes almaya çalıştım. Beni boğmaya çalışan düşüncelerimden sıyırılıp âna dönmeye çalıştım.

Yapamadım.

Bu sefer sızlayan bir tek dikiş izlerim değildi. Kalbim acıyordu. Kalbim; değil bu binayı görmek, bu şehrin havasını solumayı bile kaldıramayacak kadar yorgundu.

Bu hayatta size her şeyi yaptırabilme gücü olan tek şey, hislerinizdi. Benim hislerim o günden beri kanayan açık bir yaraydı. Şimdi ise o yaraya basılan parmaklar canımı yakıyordu. Dönsem arkamı, kaçsam gitsem buradan; hiçbir şey olmamış gibi devam edebilir miydim?

Peki ya kafamın içinde olmasından bile nefret ettiğim o soruyu aşabilir miydim?

"Hemen önümde, benimle alay eder gibi duran binanın içinde o var mıydı?"

Bilmek istemiyordum. Öğrenmeyecektim, umurumda bile olmayacaktı. Yapabilirdim, atlatabilirdim. Bu binaya adım bile atmadan buradan çekip gidecek kadar cesurdum. Çaresizce, kırgınlıkla, öfkeyle belki biraz da umutla ama en önemlisi delicesine bir hüzünle parmaklıklı camlarda onu arayacak kadar korkaktım.

Başıma gelen her şeyden nefret ediyordum.

"Yağmur, iki saattir sesleniyorum. Neden ses vermiyorsun, dondun?" Ne diyecektim ki, ne yapacaktım... Ben kendimi şimdi nasıl toparlayacaktım?

Ben bu şehri zihnimde sildiğim gibi haritadan bile silip gelmemize ihtimal vermezken, hemen yanımda bana heyecanla bakan adama ne diyebilirdim?

"Be-ben..." Kafamı çevirip bakışlarımı binadan çekemedim.

GÖKYÜZÜNÜN DANSIWhere stories live. Discover now