Altın

356 38 177
                                    

Şarkıyı açmayı unutmayın canlarım..💞 iyi okumalar!

Dost neydi?

Düşman kimdi?

Düşman her zaman senin kötülüğünü isteyen miydi aslında? Senin kaç parçaya kırılacağını umursamayan ve seni paramparça eden insanlar da senin düşmanın olmaz mıydı? Bu kişi baban bile olsa...

Acı dolu bir haftasonu'nu arkamda bırakmış aydınlanmaya başlayan yeni günü izliyordum. Babamla İki gün önce günü kavga ettikten sonra odama girmiş ve odamdan hiç çıkmamıştım. Daha doğrusu yatağımdan çıkmamıştım. Annem ısrarla bana yemek getirmiş ve ondan da zorla iki lokma anca yiyebilmiştim. İçimden hiçbir şey gelmediği gibi, iki gündür uyuyamıyor ve gündoğumunu izliyordum. Aslında bunun sebebi, tek babamla kavga etmem değildi. O sadece yanmayı bekleyen bir ateşe kıvılcım olmuştu. Ben ise içime attığım ne varsa kusmuş, o ateşe yanması için izin vermiştim.

Denizin ölümünü düşünmüştüm en çok. Nasıl bir insan olursa olsun, onunda bir hayatı olduğunu düşünmüştüm. Belki mezun olduktan sonra yurtdışına çıkacaktı. Belki çok güzel bir kıza kalbini verip onunla evlenecekti. Ama aslında bunların hiçbiri olmayacaktı. Çünkü o ölmüştü. Nasıl bir acı çektiyse; konuşamamak, hareket edememek nasıl bir zulüm olduysa vücudunun tek hareket ettirebildiği kısmı olan parmakları ile nefes alamamasına rağmen yaşam desteğini kapatmış ve kendini öldürmüştü.

Onu ben öldürmemiştim. Bu yaptığı seçim, beni o gün zorlaması gibi kendi seçimiydi. Ama onu o hale getiren biri olarak masum muydum?

Değildim...

Ben hiçbir zaman masum olmamıştım. Denizi öldürmemiştim ama yaşama isteğini almıştım. Ve bir insanın elinden yaşama isteğini almak ile onu öldürmek arsında çok ince bir çizgi vardı. Ben o çizgiyi istemeden geçmiştim.

Komodinin üstünden iki gündür yüzüne bakmadığım telefonu aldım. Gözlerimden akan yaşlar, artık normal geldiğinden silme gereği duymayıp yalan söylediğime pişman olmadan Onura mesaj yazmaya başladım.

Siz: Annem bu hafta evde. Vakit geçirmek için izin almış. Gelmene gerek yok, İreme çok selam söyle en yakın zamanda görüşürüz:)

Kafamın içi bu kadar karışıkken, kimsenin yüzünü görmek istemiyordum. Onuru sevmem, bu düşüncemde bir değişikliğe sebep olmamıştı ve olmayacaktı. Sıcacık yatağım ve ben, bunu da atlatırdık...

Telefonumun mesaj sesi ile irkilip gelen mesaja baktım.

Onur: Öyle diyorsan... Bir şey olursa hemen ara. Kendine iyi bak uykucu kız:)

Telefonu kapatıp eski yerine koydum. Odam doğuya bakıyordu. Her sabah gündoğumuna şahit olmak gibi güzel bir lüksüm vardı ve ben bunu iki gündür çok güzel kullanıyordum. Sırtımı kapıya dönüp, kafamı yorganımdan çıkardım ve bu şansı yine kullanmaya başladım.

Saat mi geçmişti, dakikalar mı bilmiyordum. Kapımın hafifçe açıldığını duymamla iki gündür yaptığım gibi hemen gözlerimi kapattım. Usul adım sesleri odanın içinde dolanırken annemin leylak kokan parfümü burnuma doldu. Bu kokuyu çok seviyordum...

Önce ince parmaklarını saçlarımda hissettim. Yavaşça kafamı okşadı ve usulca saçlarımdan öptü. Arkam dönüktü ama her bir hamlesini canlandırabiliyordum. Kendimi tutum. Uyanık olursam ona kızardım ve beni sevmesine izin vermezdim. Bir tek Gediz Tunaya değildi çünkü öfkem. Herkeseydi nedensizce. Bitmiyordu, azalmıyordu...

GÖKYÜZÜNÜN DANSIWhere stories live. Discover now