Korku

126 16 57
                                    


Selammmm!!! Baya bir zaman geçti ama geldimm yine. Çok tutmayacağım, NEREDEYSE her şeyin açığa çıktığı bir bölüm oldu gibi. Ama daha bilmediğimiz şeyler var tabiii kiiii....

Mabel Matiz- Karakol

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın şekerler, seviliyorsunuz❤️


Bir tufan vardı gecede. Büyük bir tufan. Her yeri kasıp kavuran, herkesi korkutan bir kasırga. Saniyeler içinde içine çeken ve oradan çıkmana asla izin vermeyecek bir yıkım. Onun gözlerinde gördüğüm buydu. İnkar etmek istedim, kafamı çevirmek ve bu yıkıma sessizce veda etmek istedim. Yine de bir şey, nefesimin kesilmesine sebep olacak kadar güçlü bir duygu sırtımı dönüp gitmeme engel oluyordu buna.

Belki bir tutam özlemdi adı. Ama bana her şeyi unutturacak kadar güçlü değildi kozları. Olmasını isterdim.

Sanırım onunla aylar sonra ilk defa bu kadar uzun süre göz göze kalmıştık. İkimiz de artık konuşunca birbirimizi kırıp paramparça ettiğini bilir gibi susuyordu. Eskiden şifa olan dudakları, şimdi yara olacağını bilir gibi kıpırdamıyordu. Sevda abla az önce sanırım parmağı kırılan görevliyi alıp gitmişti. Büyük ihtimal bunun yüzünden Savaş'ın başı ağrıyacaktı ama onun umurunda gözükmüyordu.

"Haklısın." Dedi asır gibi gelen bir zamanın ardından. "Haklısın, cezayı hak eden benim."

Bir şey demedim, sözlerim öfkedendi ama haklıydım. Bu sözlerin onu bu kadar yaraladığını görmek kalbimi kırmamalıydı. Kırdı...

"Biz birbirimize iyi gelmiyoruz Savaş." Dediğimde yüzümde dalgınca gezinen gözleri buğulanmış gibi canlandı. "Artık iyi gelemeyiz, olmuyor."

"Bilmediğin çok şey var." Dedi, sanki tüm bu sırlar omuzlarına ağırlık yapmış ve o artık dik duramıyormuş gibi. Savaş Durulmaz karşımda ilk defa dik durmuyordu.

Usulca kafamı salladım ve gözlerimi kaçırdım. "Biliyorum." Dediğimde şaşırdığını hissettim. "Salak değilim Savaş, yalnızca yorgunum. Kenan Erensoy'un sizi bir şey ile tehdit ettiğini biliyorum. Ne olursa olsun, bana durduk yere..." duraksadım çünkü ne olursa olsun bu cümleyi kurmak ve o anları hatırlamak kalbimi kırıyordu. "Git, demeyeceğini de biliyorum. Yani, eski Savaş demezdi. Seni o kadar tanıdım."

Kurduğum her cümlede içinde büyüyen hayal kırıklığı, aslında bana aitti. Benim de canım yanıyordu ama artık her şey değişmişti. Bu, her şeyin bir an da düzeldiği toz pembe bir masal değildi. Artık kabullenmiştim.

"Bana, bir yabancıya bakar gibi bakıyorsun. Sanki hiçbir şey yaşamamışız gibi konuşuyorsun."

"Artık birer yabancı değil miyiz?" Sanırım bu soru onun da son noktası oldu çünkü olduğu yerde duvara yaslanarak gözlerini kapattı.

"Seni kaybettim, değil mi?" diye sorduğunda bu sorunun bir tane cevabının olmadığını ona söylemedim. Çünkü bir kısmım ona bir kez daha sarılmak için beklerken diğeri çoktan gardını almıştı.

Yutkundum, boğazım acıdı. "Bundan sonra, istesek de olmayacak. İkimiz de dönüşü olmayan şeyler yaptık, farkındasın."

"Senin için." Diye mırıldandı yorgunca. "Senin içindi."

Sizin için, dedim ben de. Ama dudaklarım kıpırdamadı. Sizin için, yeniden gitmem en doğrusu.

"Sana bir soru sorsam bana dürüst olur musun, bu kez yalan yok." Gözleri benim gözlerimi bulduğunda emin bir şekilde kafasını salladı. Şimdi, belki de uzun zaman sonra bana dürüst olacaktı.

GÖKYÜZÜNÜN DANSIWhere stories live. Discover now